ARSLAN, GAZETECİLERLE İFTAR YEMEĞİNDE BULUŞTU
Genel Başkanımız Mahmut Arslan, Genel Başkan Yardımcımız Mustafa Toruntay, Genel Teşkilat Sekreterimiz Mehmet Şahin ve Genel Sekreter Yardımcımız Dr. Osman Yıldız, 22 Ağustos 2011 tarihinde Ankara’da gazetecilerle iftar yemeğinde bir araya geldi. Toplantıya, Star Gazetesi Yazarı Nasuhi Güngör, Yeni Akit Gazetesi Yazarı Serdar Arseven, Kon Tv Ankara Temsilcisi Sinan Burhan ve Kanal 24 Haber Müdürü İlker Taşkın başta olmak üzere ajans, gazete ve televizyonların çalışma hayatı muhabirleri ile sendikalarımızın basın danışmanları ve uzmanları katıldı.
Arslan, HAK-İŞ’in “Yardım Et, Bir Can Kurtulsun” kampanyası hakkında bilgi verdi ve gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. HAK-İŞ’in 10 Ağustos tarihi itibariyle “Yardım Et, Bir Can Kurtulsun” sloganıyla bir yardım kampanyası başlattığını anlatan Arslan, başta sendikalarımız olmak üzere, bütün teşkilatlarımızda bu konuda ciddi bir çalışma yapıldığını ifade etti. Kampanyanın iki aylık bir süreci kapsadığını ve 8 Ekim’e kadar devam edeceğini ifade eden Arslan, “Hem Konfederasyonumuza bağlı sendikalar kendileri Konfederasyonumuza doğrudan yardım yaparak, hem de üyelerimizden, çalışanlarımızdan bu konuda katkı alarak ciddi bir organizasyon yaptık. Bu kampanyanın diğer kampanyalara alternatif olmadığı, ancak bir işçi hareketini temsilen Türkiye’de önemli bir sivil toplum örgütü ve en etkin konfederasyonlardan biri olan HAK-İŞ’in üyeleriyle beraber bu kampanyaya bizzat olmasını anlamlı bulduğumuz için bunu Konfederasyon olarak gerçekleştiriyoruz” dedi.
HAK-İŞ’in, 200 bin TL’lik bir kaynakla kampanyanın başlangıcını yaptığını anımsatan Arslan, şu anda bu rakamın 350 bin TL civarına ulaştığını ve katılımın sürdüğünü kaydetti. Arslan, “İnşallah 2 aylık süre dolmadan hedefimiz en az 500 bin TL’lik katkıyı ya doğrudan HAK-İŞ olarak veyahut da Konfederasyonumuzun anlaşacağı bir sivil toplum örgütü aracılığıyla Somali’ye ulaştırmak istiyoruz” dedi.
Genel Başkanımız Arslan, Somali’de yaşananlar hakkında da kısa bir değerlendirme yaptı. Somali’nin özellikle 19. Yüzyıldan itibaren 1960’lara kadar bir sömürge ülkesi olduğunu, 1990’lardan itibaren de iç savaşların ve peşinden çeşitli işgallerin yaşandığını anlatan Arslan, “Dolayısıyla bugün kıtlık olarak, yokluk olarak karşımıza çıkan sorunların aslında arkasında emperyalizm Afrika Kıtasına reva gördüğü uygulamalardan bir tanesini Somali’de görüyoruz. Tabii Somali’yle beraber Cibuti, Etiyopya ve Kenya’nın da bu sorunlardan doğrudan veya dolaylı etkilendiğini bildiğimiz ortada” dedi.
Somali’de 3 ay içerisinde 30 bine yakın çocuğun öldüğünü, 650 bin çocuğun da ölümle burun buruna olduğunu kaydeden Arslan, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti bütün kurumlarıyla, sivil toplumla Somalilerin yanında. HAK-İŞ olarak biz de bu hassasiyeti destekliyoruz, bu konuda atılacak adımlara katkı vermeye hazırız” dedi.
Arslan, Ramazandan sonra da Somali’ye yönelik “Yardım Et, Bir Can Kurtulsun” kampanyasının ciddi bir şekilde devam edeceğini belirtirken, “İnşallah, o zamana kadar Somali’de olumlu gelişmeler yaşanır” dedi. Arslan, Başbakan Erdoğan’ın Somali’ye gitmiş olmasının da bütün dünyanın dikkatini o bölgeye çekmek anlamında son derece önemli olduğunu da kaydetti.
“Yine Bir Provakasyonla Karşı Karşıyayız”
HAK-İŞ Genel Başkanı Arslan, son günlerde artan terör olaylarına da değindi. Arslan, “Artan terör olayları, tabii milletimizi olduğu gibi, bizi de derinden etkilemiş ve üzmüştür. Türkiye ne zaman önemli adımlar atma noktasına gelse, maalesef bu tür terör ve benzeri provokasyonlarla hep karşı karşıya kalmıştır. Yeni bir anayasanın sivil, demokratik, katılımcı, özgürlükçü bir anayasanın hazırlık aşamasında ne yazık ki yine bir provokasyonla karşı karşıyayız” dedi. Türkiye’nin normalleşme serüvenini provoke etmek isteyen, yeni anayasa ve yeni gelişmeleri engellemek isteyen bazı güçlerin bir insanlık suçu olan terörü kullanmaktan çekinmediğine işaret eden Arslan, “Bu konu sadece devletin, hükümetin, askerin, polisin ve güvenlik güçlerinin sorunu olamaz. Eğer böyle olsaydı bu sorun şimdiye kadar çözülürdü. Terörle mücadele konusunda, sivil toplum ayağının ihmal edilmemesi gerektiğini düşünüyoruz” dedi.
Arslan, 2821 ve 22 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasalarının bir yılan hikayesine döndüğünü belirterek, 1982 Anayasası’nın büyük bölümünün değiştirildiği, yeni bir anayasa tartışmalarının yapıldığı bir dönemde hala 12 Eylül rejiminin ürünü olan Sendikalar Yasasının bir türlü değiştirilememesini eleştirdi. Arslan, şu anda yürürlükte olan Sendikalar ve Toplusözleşme Yasalarının 1983 tarihini taşıdığını ve Milli Güvenlik Konseyi tarafından yürürlüğe koyulduğunu anımsatarak, “Türkiye’ye hâlâ 12 Eylül rejiminin ürünü olan yasaların sürdürülmüş olması, devam etmiş olması gerçekten hepimizi üzüyor” dedi. Söz konusu yasaların değiştirilmesine kimi işverenlerin ve işçi konfederasyonlarının karşı olduğunu, yasaların mevcut haliyle kalmasından yana olduklarını belirterek, “Bunları anlayabiliyoruz, bu yasadan nemalananlar, bu yasadan yararlananlar, bu yasayı kendi gelecekleri için olmazsa olmaz görenlerin bu yasayı savunmalarını anlıyoruz. Ama değişimin öncülüğünü her alanda yapmış hükümetin bu konudaki değişim taleplerini, bu konudaki yeni yasa taleplerini bugüne kadar karşılık vermemesi gerçekten düşündürücü” dedi.
HAK-İŞ Başkanı Arslan, Çalışma Bakanı Faruk Çelik’in bu dönem bu yasaların değişmesi konusunda bir irade ortaya koyduğunu, üçlü danışma kurulu toplantılarında bunu teyit ettiğini belirterek, şunları kaydetti:
“Ama bizim de bu konuda Sayın Bakanın bu iradesinin hayata geçirilmesi konusundaki kararlılığına destek verdiğimizi ifade etmek istiyorum. Ama hâlâ kaygılarımız ve endişelerimiz de var açıkçası. Yine bir yerlerden müdahale yapılıp, bunun önünün kesileceği endişemiz var. Bu konuda tedirginliğimizde haklıyız, çünkü müteakip defalar, yaklaşık 20 küsur yıldır bu tasarılar her dönem konuşulur, tartışılır, bir yere gelir, ondan sonra bekletilir. Gerçekten çok ciddi bir lobiyle karşı karşıyayız. Sendikalar Yasasının değişmesinden, yeni bir sendikalar yasasının ILO normlarına uygun, Avrupa Birliği sürecini kesintiye uğratmayacak, onu destekleyecek, 19. Chapter’ın açılmasını sağlayacak ekonomik sosyal politikaların yenilenmesi, yeni bir çağdaş norma taşınması konusundaki ısrara rağmen maalesef ciddi bir lobi var. Bu yasayı her seferinde engelleyen, her seferinde içini boşaltan ve bu işi işlevsiz hale getiren bir yapıyla karşı karşıyayız. Sayın Bakana bu dönem hiç değilse, bu yasanın çıkması talebimizi ifade etmek istiyorum. Sayın Çalışma Bakanımızın bu konudaki samimiyetini, içtenliğini biliyorum. Onun bu gayretinin farkındayız, ama bu yeterli olmuyor. Bir kısım lobilere karşı da uyanık olmak gerekiyor. Umarım, Sayın Bakan bu kararlılığını yasaya parlamentoya sevk edip, parlamentodan çıkana kadar takip etmek gerekiyor; böyle bir tehlike her zaman var. Biz bütün bu olup bitenlerden sonra, yaşadığımız tecrübelerden sonra Türkiye’nin pek çok alandaki attığı olumlu adımların, müthiş gelişmelere rağmen en dinamik alan olan çalışma hayatının mevzuatının hâlâ 30 yıllık bir mevzuat olarak kalmış olmasını Türkiye’ye yakışmadığını tekrar ediyorum. Türkiye eğer her alanda gelişmiş, her alanda çağdaş bir ülke olma yolunda önemli adımlar atmış ise, çalışma hayatı konusunda da bu adımları atması gerekiyor. Ben bu dönemi, Sayın Bakanın dönemini inşallah umutlarımızın daha da arttığı, yeşerdiği bir dönem olarak görüyoruz. Aksi halde çalışma hayatı gerçekten büyük bir çıkmazın içerisine hızla sürükleniyor.”
© 2021 HAK-İŞ Konfederasyonu