HAK-İŞ 14. ULUSLARARASI KADIN EMEĞİ BULUŞMASI “KADINLARIN EMEĞİN EVRENSEL GÜCÜNE KATKISI” SONUÇ BİLDİRGESİ

14 Mart 2025 10:40, Haberler


HAK-İŞ 14. ULUSLARARASI KADIN EMEĞİ BULUŞMASI

“KADINLARIN EMEĞİN EVRENSEL GÜCÜNE KATKISI”

SONUÇ BİLDİRGESİ

6 MART 2025 – ANKARA

 

HAK-İŞ Konfederasyonu 14. Uluslararası Kadın Emeği Buluşması “Kadınların Emeğin Evrensel Gücüne Katkısı” temasıyla yaklaşık 800 kişinin katılımıyla 6 Mart 2025 tarihinde Ankara’da gerçekleştirilmiştir.

Saygı duruşu ve istiklal marşı ile başlayan toplantıda HAK-İŞ Kadın Komitesi’nin kadın odaklı sendikal bakış açısını anlatan “HAK-İŞ Kadın Komitesi Filmi” gösterilmiştir.

Programda HAK-İŞ Kadın Komitesi Başkanı Fatma ZENGİN, HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut ARSLAN ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur ÖZDEMİR GÖKTAŞ açılış ve protokol konuşmalarını yapmışlardır. Ardından UN Women Direktör Vekili Zeliha ÜNALDI, ITUC-AP Eşitlik Direktörü Anna Lee TUVERA, ITUC Kadın Komitesi Başkanı Jotika SHARMA, ETUC Eşitlik Danışmanı Alina BRÜSER konuşmalarını gerçekleştirmiştir.

Açılış ve protokol konuşmaları esnasında ETUC Genel Sekreteri Esther LYNCH ve ITUC Genel Sekreteri Luc TRİANGLE video konferans yoluyla bir konuşma gerçekleştirmişlerdir.

Programa HAK-İŞ Genel Sekreteri Eda AKBULUT’un “HAK-İŞ’li Kadınların Emeğin Evrensel Gücüne Katkısı” konulu konuşması ile devam edilmiştir.

Programın öğleden önceki bölümünde “Sosyal Hayat, Aile ve İş Hayatı Üçgeninde Kadın” konulu panel gerçekleştirilmiştir. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Gonca DURGUN BAYRAKTAR’ın yaptığı panele ILO Kıdemli Program Yöneticisi Ebru ÖZBERK ANLI ve Ankara Hacı Bayram Veli Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Işıl KURNAZ panelist olarak katılmıştır. Panelde, Bakım Ekonomisi ve Kayıtdışı İstihdam konuları üzerinde durulmuştur.

Programın öğleden önceki bölümü HAK-İŞ Hukuk Müşaviri Av. Hacer TÜRK ALBAYRAK tarafından yapılan “HAK-İŞ Kadın Stratejisi Belgesi Tanıtımı” ile sona ermiştir.

Programın öğleden sonraki bölümü Prof. Dr. Ahmet SARITAŞ’ın “HAK-İŞ Anket Çalışması” ile başlamıştır.

Programda eş zamanlı olarak 14 çalıştay gerçekleştirilmiştir.

Prof. Dr. Oğuz KARADENİZ moderatörlüğünde gerçekleştirilen Kayıt Dışı İstihdam çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         Ev hizmetlerinde 10 günün altında çalışanlar tüm sigorta kolları kapsamına alınmalıdır. Ev hizmetlerinde 10 günün altında çalışanların ücretleri banka kartı, SMS vb. dijital ödeme yöntemleri ile ödenebilmeli, banka kanalıyla ödenmeleri halinde ise sosyal sigorta primleri kaynakta kesilerek kendilerine ödenmelidir.

·         Ev hizmetlerinde çalışan işçilerin kayıt dışı çalıştırılmaları denetim ve kontrol mekanizmaları ile önlenmeli, sosyal güvenceleri sağlanmalı ve çalışma şartları düzenlenmelidir.

·         ILO’nun C 189 nolu Ev İşçileri İçin İnsana Yakışır İş Sözleşmesi ülkemizde onaylanmalıdır.

·         2828 sayılı Kanuna göre evde bakım aylığı alan kişiler sosyal güvenlik şemsiyesi kapsamına alınalı, primleri genel bütçeden karşılanmalıdır.

·         Yetim aylığı alan kadınların kayıtlı çalışmaları halinde yetim aylıkları belirli bir süre için kesilmemelidir.

·         İşverenin ücretsiz çalışan eşi isteği halinde ücret almasa bile işçi gibi sigortalı olabilmesine imkan tanıyan yasal düzenleme yapılmalıdır.

·         Sosyal güvenlik destek primi ile çalışanların ödedikleri prim karşılığı yaşlılık aylıklarının artışı sağlanmalıdır.

·         Mevsimlik tarım işçilerinin ihtiyaçlarına uygun bir sosyal güvenlik sistemi kurulmalı ve söz konusu çalışanlar sosyal sigorta kapsamına alınmalıdır.

·         Tarımda aile olarak çalışma dikkate alınmalı, kendi hesabına çalışan kadın çiftçinin sigortalı olması teşvik edilmeli ve primlere devlet desteği verilmelidir.

·         Tarım sektöründe arazi büyüklüğüne, verime, üretilen ürünün değeri dikkate alınarak prim oranları ve miktarları farklılaştırılmalıdır.

·         Toplu İş Sözleşmelerinde kadının kayıt dışı çalışmasına neden olabilecek, çalışmayan eş için verilen aile yardımı vb. ödemelerin kadının kayıtlı çalışmasını teşvik edecek şekilde gözden geçirilmesi kayıtlı istihdamı arttırabilecektir.

·         Özellikle tekstil ve hazır giyim sektörleri başta olmak üzere ev eksenli çalışan kadınların kayıt altına alınmasını sağlayacak bir sistem kurulmalıdır.

·         İş ve sosyal güvenlik denetim sistemi, İspanya modeli incelenerek ülkemize özgü bir model temel alınarak geliştirilmelidir. Ayrıca, denetim elemanlarının özlük hakları iyileştirilmelidir.

·         Kadınlar ve engelliler gibi dezavantajlı kesimlerin işgücü piyasasına katılımlarının artırılabilmesi, eğitim ve istihdam arasındaki bağın güçlendirilmesi için politikalar geliştirilmelidir.

·         Kayıt dışı istihdamla mücadele için sendikalaşma önündeki engeller kaldırılmalıdır.

·         Sosyal yardım programları kadınların istihdama katılımını teşvik edecek şekilde dizayn edilmelidir.

Dr. Cavit DEMİRAL moderatörlüğünde gerçekleştirilen Ayrımcılıkla Mücadele çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·    Ayrımcılıkla mücadele kapsamında hukuk sistemimizdeki yaptırımlar etkili ve caydırıcı olmalıdır. Ayrıca ayrımcılığa karşı alınacak önlemler sadece hukuki değil, toplumsal ve kültürel bir mücadele gerektirmektedir.

·         Dijitalleşme ve yapay zekânın iş gücü piyasasında artan etkisi, yeni ayrımcılık türlerini de beraberinde getirmektedir. Bu nedenle yapay zekâ sistemlerinin şeffaf, hesap verebilir ve insan hakları ile uyumlu şekilde kullanımının sağlanması için gerekli hukuki düzenlemeler yapılmalıdır.

·         Sendikalar, işçilerin haklarını savunmakla yükümlü olmanın ötesinde, işyerlerinde ayrımcılığa karşı güçlü bir denetim mekanizması oluşturmalı ve eşitlikçi bir çalışma ortamı için aktif bir rol üstlenmelidir.

·         Sendikalar, kadınların ve diğer kırılgan grupların ayrımcılığa uğramadan eşit fırsatlarla çalışma hayatında yer almalarını sağlamak için daha somut stratejiler geliştirmelidir.

·         Sendikalar, iş yerlerinde dijitalleşme ve yapay zekâ uygulamalarına karşı ayrımcılığın önlenmesi ve özel düzenlemelerin oluşturulması için sivil toplum örgütleri ve sosyal taraflarla iş birliği yaparak farkındalık oluşturmalıdır.

·         Sendikalar, ayrımcılıkla mücadele stratejileri geliştirerek üyelerine yönelik eğitimler vermeli ve ayrımcılıkla daha etkin ve caydırıcı mücadele için toplu iş sözleşmelerine hükümler koymalıdır.

·         Ayrımcılıkla mücadelede kadın ve erkekler arasında eşit değerde işe eşit ücret prensibi temel alınmalıdır.

·         İşe alım süreçlerinde yapılan ayrımcılığa karşı hukuki düzenlemeler yapılmalı, ayrımcılığı yapan işverenlere idari yaptırımlar uygulanmalıdır.

·         Doğum nedeniyle işten çıkarmalara ilişkin daha etkin yaptırımlar uygulanmalıdır.

·         Adil ve hakkaniyetli ücret politikaları belirlenmelidir.

·         Cinsiyete dayalı ayrımcılıkla mücadele etmek amacıyla politikalar geliştirilmelidir.

·         Çalışma yaşamında ayrımcılığa en çok maruz kalan gruplardan birisi kadın çalışanlar olduğu göz önünde bulundurulduğunda, ayrımcılıkla mücadele çalışmaları kararlılıkla devam ettirilmelidir. Ayrıca Almanya gibi birçok farklı ülkedeki örnekler de incelenerek ülkemize özgü bir model geliştirilmelidir.

   Doç. Dr. Işıl KURNAZ moderatörlüğünde gerçekleştirilen Bakım Ekonomisi çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         Ücretli ve ücretsiz bakım emeğinin ekonomik kalkınmaya katkısı açıkça tanınmalı ve bu alandaki işlerin istihdam politikalarına dahil edilmesi sağlanmalıdır.

·         Bakım hizmetleri kamusallaştırılmalı ve güvenli bir bakım hizmetinin sağlanması gerekmektedir.

·         Kadınların işgücüne katılımını desteklemek ve bakım yükünü adil bir şekilde dağıtmak için devlet ve özel sektör iş birliğiyle kaliteli, erişilebilir ve düşük maliyetli bakım hizmetleri yaygınlaştırılmalıdır.

·         Bakım emeğinin yalnızca kadınların sorumluluğunda olmadığı vurgulanarak, erkeklerin bakım rollerini üstlenmesini teşvik edecek sosyal politikalar geliştirilmelidir.

·         Bakım sektöründeki çalışanların güvenceli ve adil koşullarda istihdam edilmesi için mesleki standartlar geliştirilmeli ve eğitim programları desteklenmelidir.

·         Ücretsiz bakım emeği sağlayan bireylerin emeklilik ve sosyal güvenlik haklarından faydalanabilmesi için sosyal koruma sistemleri yenilenmelidir.

·         Sendikalar, bakım emeğinin tanınması, çalışanlara bakım izinlerinin sağlanması ve aile dostu çalışma düzenlemelerinin yaygınlaştırılması için daha aktif bir rol üstlenmelidir.

·         Sendikalar üyelerine yönelik bakım ekonomisi konusunda eğitim programları düzenlemelidir.

·         Annelere ve ergenlik dönemindeki çocuklara Aile Sağılığı Merkezlerinde ücretsiz psikolog ve pedagoglar eşliğinde destekler verilmelidir.

·         Babaların doğum izni artırılmalı ve çocukların bakımlarını üstlenmeleri için süt izni hakkı babalara da verilmelidir.

·         Mevsimlik çalışan annelere süt izni hakkı verilmelidir.

·         Bakıma muhtaç aile bireyleri için kreş mantığında bakım merkezleri oluşturulmalıdır.

·         Bilinmeyen ekonomide hem ev temizliğe giden hem de evde bebeğine bakan bireylere mesleki yeterlilik belgesi verilmeli ve sendika çatısı altına alınmalıdır.

·         İş kazası ve meslek hastalığı sigortası hakkında toplum bilinçlendirilmelidir.

·         İş kanununda yer alan kreşlerin açılması için 150 kadın çalışan ibaresinin 150 çalışan olarak değiştirilmesi için mevzuat çalışmaları yapılmalıdır.

  Prof. Dr. Banu UÇKAN HEKİMLER moderatörlüğünde gerçekleştirilen Demokrasi ve Hak Arayışı Perspektifinden Örgütlenme çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         Daha adil ve kapsayıcı bir çalışma hayatı için örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir.

·         Sendikalar etkin, bağımsız ve ilkesel bir duruş sergileyebilmelidir.

·         Sendikalar demokratik sistemin ayrılmaz bir parçası olarak katılımcı demokrasinin gelişimine de katkı sunmalıdır.

·         Demokrasinin, adaletin, toplumsal barışın güçlendirilmesi için emeğin örgütlü mücadelesi teşvik edilmelidir.

·         Emek mücadelesi, sadece çalışma hayatıyla sınırlı kalmamalı, toplumun genel refahı ve adaleti için de sorumluluk üstlenmelidir. HAK-İŞ olarak, Filistin halkına yönelik dayanışmamız ve deprem bölgesinde gerçekleştirdiğimiz yardımlar, sendikal hareketimizin toplumsal sorumluluk bilinciyle hareket ettiğinin açık bir göstergesidir.

·         Sendikalar, üyelerinin haklarını savunmakla birlikte, topluma karşı da duyarlı ve sorumlu olmalıdır.

·         Kadınların sendikal mücadelede daha fazla yer alması, demokrasinin güçlenmesi ve toplumsal eşitliğin sağlanması adına büyük bir kazanımdır. Bu bilinçle, kadın emeğinin daha fazla görünür kılınması ve sendikal yapılar içinde güçlendirilmesi büyük bir önem taşımaktadır.

·         Kadınların sendikal harekette daha fazla yer alması ve haklarının farkında olmasını sağlamak amacıyla eğitim programları düzenlenmelidir.

·         Türkiye’de sendikal hareketler hâlâ erkek egemen bir yapı olarak görülse de bu algının değişmesi için önemli adımlar atılmaktadır. Özellikle HAK-İŞ, kadınların sendikal alanda daha fazla yer almasını sağlayarak bu algıyı kıran öncü konfederasyonlardan biri olmuştur.

·         Kadınların eşit fırsatlarla, hak ettikleri yerlere gelebilmeleri için hem toplumsal bilinç hem de kurumsal mekanizmalar güçlendirilmelidir.

·         Kadın emekçilerin bir araya gelerek deneyimlerini paylaşması, yeni stratejiler geliştirmesi ve iş hayatında karşılaştıkları sorunlara birlikte çözüm üretmesi, sendikal mücadelenin ve toplumsal eşitliğin güçlenmesine katkı sağlamaktadır.

   Prof. Dr. Ersin ERDOĞAN moderatörlüğünde gerçekleştirilen Kadınların Adalete Erişimi ve Hukuk çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         Kadınların adalete erişimi için ücretsiz ve yaygın hukuki danışmanlık, eğitim ve adli yardım hizmetleri sunulmalıdır.

·         Kadına yönelik şiddet ve ayrımcılıkla ilgili yasaların etkin uygulanması için yargı mensuplarına ve kolluk kuvvetlerine eğitim programları düzenlenmelidir.

·         İş yaşamında ve ekonomide kadın-erkek eşitliğini güçlendirecek politikalar (eşit değerde işe eşit ücret denetimleri, kreş desteği, kadın istihdamını teşvik edici programlar) hayata geçirilmelidir.

·         Mevcut yasalar, çalışma hayatı çerçevesinde, kadınların haklarını kısıtlayan veya uygulamada sorun yaratan hükümler gözden geçirilmeli ve gerekli hukuki reformlar yapılmalıdır. Özellikle kadına karşı şiddetin önlenmesinde uluslararası standartlar benimsenmelidir.

·         Toplumsal farkındalığı artırmak amacıyla ulusal düzeyde kampanyalar, eğitim programları ve medya işbirlikleri hayata geçirilmeli; böylece kadınların haklarını bilmesi ve eşitlik kültürünün toplum genelinde güçlenmesi sağlanmalıdır.

·         Ataerkil yapının değişmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

·         Şiddetle karşılaşma durumunda hukuki süreçlere başvurular noktasından çekinceler bulunmaktadır. Adalete olan güvenin artırılması ve şiddeti en aza indirgemek için yaptırımların caydırıcı olması gerekmektedir.

·         Barınma ve sığınma yeri bulamama korkusunun giderilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalı, yapılan düzenlemeler konusunda halk bilinçlendirilmelidir.

·         Kadının bilinçlenmesinde kamuda sosyolog ve psikolog benzeri psikolojik destek imkanları sağlanarak kadınlara destek olunmalıdır.

·         İşyerinde karşılaşılan şiddet, taciz ve mobbinge karşı sendikalı olmanın önemli bir avantaj olduğu topluma anlatılmalıdır. Sendikalarımızın sağladığı hukuki destek adalete erişim konusunda kadınlara önemli destek olmaktadır.

·         Barolar kadınlara adalete erişim konusunda bilinçlendirme çalışması yapmalıdır.

·         Sosyal devlet çatısı altında çalışma hayatındaki kadınların sorumluluklarını hafifletecek, iş, aile ve yaşam dengesini sağlayacak düzenlemeler yapılmalıdır.

·         Kadınların adalete erişimi konusunda hukuki sorumluluk sigortası gibi bir mekanizması oluşturmalıdır.

·         Adalete erişim konusuna dikkat çekilmesi açısından kamu spotları yayınlanmalıdır. Kanuni haklar ve toplumsal imkanlar dizilerde tema olarak işlenmeli ve sosyal medya gibi mecralardan daha yaygın şekilde duyurularak bilinçlenme sağlanmalıdır.

·         ILO’nun C190 nolu Çalışma Yaşamında Şiddet ve Tacizin Önlenmesine İlişkin Sözleşmesi ülkemizde onaylanmalıdır.

 Prof. Dr. İştar URHANOĞLU moderatörlüğünde gerçekleştirilen Kriz Dönemlerinde Çalışma Hayatı çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         Kriz dönemlerinde iş ve sosyal güvenlik sistemlerinin etkin çalışabilmesi, toplumların refahı açısından kritik öneme sahiptir. Mevcut kriz yönetim stratejileri gözden geçirilmeli ve daha kapsayıcı ve dayanıklı modeller geliştirilmelidir. Özellikle ekonomik krizlerin getirdiği toplu işten çıkarmalar, kısa çalışmaya geçiş, kısmi süreli çalışma, iş sözleşmelerinin askıya alınması ve ücretsiz izin uygulamaları gibi durumlar, çalışan haklarını koruyacak şekilde planlanmalıdır.

·         Mutlak iş güvencesini sağlayacak ve sendikal hakları koruyacak şekilde dijitalleşmenin ve güvenceli esnek çalışma modellerinin yaygınlaştırılması, kriz dönemlerinde iş sürekliliğini sağlamada etkili olabilir. İşverenler, çalışanlarına gerekli altyapı ve eğitim desteğini sağlayarak bu süreçlerde adaptasyonu kolaylaştırmalıdır. Çalışanların taleplerinin de uzaktan çalışmanın çalışma hayatına daha fazla entegre edilmesi noktasında olduğu görülmüştür.

·         İklim krizi ve doğal afetler için hazırlıklı olmak amacıyla, kamu ve özel sektör iş birliğiyle yeşil işler ve sürdürülebilir iş modelleri teşvik edilmelidir. Yenilikçi ve çevre dostu stratejiler yalnızca krizleri aşmak için değil, aynı zamanda uzun vadeli istikrar sağlamak için de değerlidir.

·         Kriz yönetimi, yalnızca ekonomik değil, sosyal ve insani boyutları da içermelidir. Bu doğrultuda, stratejiler geliştirilirken çalışanların ihtiyaç ve hakları göz önünde bulundurulmalıdır.

·         Kriz dönemlerinde mesleki, sosyal ve ücret açısından yaşanılan ayrımcılıkların giderilmesi için aktif politikalar uygulanmalıdır. En fazla sorunun çalışanların ayrımcılığa uğramaları noktasında yaşandığı gözlemlenmiştir.

 Doç. Dr. Oğuz GÖKSU moderatörlüğünde gerçekleştirilen Dijitalleşmenin Kadınlar Üzerindeki Etkisi çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         21. yüzyılda iş, aile ve sosyal hayatta dijitalleşme süreçlerine ve dijital dönüşüme adapte olmanın artık bir zorunluluk olduğu göz önünde bulundurulduğunda çalışanların dijital becerilerini geliştirmesi önceliklendirilmelidir.

·         Dijitalleşmenin sunduğu imkanlardan en iyi şekilde yararlanmak gerekmektedir. Ancak bireyler dijitalleşme, internet ve sosyal medya ile dijital oyunların birtakım zararlarının da farkında olmalıdır. Bu nedenle dijitalleşmenin oluşturabileceği etik ve ahlaki sorunları önlemek amacıyla politikalar geliştirilmelidir.

·         Dijital aktivizm hak ve emek mücadelesi ile sendikal hareketler için kritik ve etkili bir örgütlenme alanı olarak görülmektedir. Kadınların internet ve sosyal medya kullanımına bağlı olarak farkındalık seviyeleri artırılmalı ve teknolojiye daha hızlı adapte olmak için eğitim ve deneyim programları daha yoğun şekilde gerçekleştirilmelidir.

·         Dijital medya okuryazarlığı temel eğitim alanlarından biri olmalıdır. Dijital platformların ve sosyal ağların iş hayatına nasıl entegre edilebileceğine, nasıl, ne şekilde ve ne kadar süre ile kullanılması gerektiğine yönelik bilinç inşa edilmelidir. Dijital oyunların sebep olduğu dijital bağımlılıklara karşı dikkatli davranılmalıdır.

·         Sendikalar dijital altyapılarını güçlendirmeli, tüm dijital platformlarda sendikal mücadele sistematik, proaktif, düzenli ve planlı bir şekilde sürdürülmelidir. Dijital uygulamalar eliyle üyelerin hemen her konuda doğru, hızlı ve şeffaf şekilde bilgilendirilmesi gerekmektedir.

·         Sendikalar, sosyal medya platformlarında daha aktif, algı eşiğini geçen, kamuoyu oluşturan, üyelerin dikkatini çeken inovatif içerikler oluşturmalıdır. Sendikaların güçlü ve özgün bir dijital kimliğinin olması üyelerin aidiyetini yükseltecek bir nitelik olarak görülmektedir.

·         Dijital dönüşümün ortaya çıkaracağı yeni mesleklere yönelik öngörüler geliştirilerek kadınların bu yeni meslekleri icra edebilmesi için ön hazırlık yapılmalı ve eğitim programları düzenlenmelidir.

·         Sendikaların üyeleri ile duygusal bağ kurması gerekmektedir. Sosyal medya içerikleri daha etkili olması için duygusal bir şekilde oluşturulmalıdır.

·         Sosyal medya üzerinden sendikal aidiyeti artıracak içeriklerin oluşturulması gerekmektedir.

·         Sendikaların rolü, önemi ve etkinlikleri konusunda doğrudan üyeleri bilgilendirecek ve sendikalı olmanın avantajlarını anlatacak kısa ve etkili içerikler oluşturulmalıdır.

·         Dezenformasyon ile mücadele, medya okuryazarlığı, sosyal medya kullanımı ve teknoloji okuryazarlığı konusunda eğitim programları düzenlenmelidir. Eğitim programlarında dijital detoks, internet diyeti, dijital kimlik gibi kavramlar vurgulanmalıdır.

 Doç. Dr. Nergis DAMA moderatörlüğünde gerçekleştirilen Doğal Afetlerde Kadın Olmak çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         HAK-İŞ’in arama ve kurtarma çalışmaları ve kadın çalışanlar özelinde yapılan hijyen yardımları örnek çalışmalar arasında gösterilmiştir.

·         Doğal afet sonrasında öncelikli olarak bireylerin güvenliğinin sağlanması için barınma imkânlarının sunulmasında niceliğin yanı sıra niteliğin de dikkate alınması gerekmektedir.

·         Kadınların başlıca sorun olarak değerlendirdikleri barınma ortamının fiziksel şartlar ve mahremiyet açısından niteliğinin yüksek olması gerekmektedir.

·         Afet sonrasında barınma başta olmak üzere diğer refah hizmetlerine erişimde farklı aktörlerin yönlendirme ve rehberlik hizmetine ihtiyaç duyulmaktadır.

·         Sağlık hizmetlerine erişimde makro perspektifin yanı sıra spesifik ve bireysel taleplerin dikkate alınması gerekmektedir.

·         Hedef grubun eğitim süreci dışında kalan kız öğrencilerin olduğu ve okul terkinin önlenmesi için eğitim odaklı destekleyici faaliyetler yürütülmelidir.

·         Afet sonrasında kadınların çalışma hayatı dışında kalmasını önlemek adına kadınların mesleki beceri profilinin çıkarılarak ilgili kurum ve kuruluşlar aracılığıyla işe yönlendirme desteği sunulmalıdır.

·         Doğal afet sonrasında kadın bireylerin çalışma hayatında kalıcı olarak yer alabilmesi için sendika üyeliğinin pozitif katkılarına yönelik bilgilendirme yapılmalıdır.

·         Sendika üyesi kadınlara afet bilinci, kriz yönetimi, afet sonrasında yapılacaklarla ilgili afet planı hazırlanarak bu plan üyelerin erişimine sunulmalıdır.

·         Sendikaların doğal afetlerde üyelerine yönelik psiko-sosyal destek çalışmaları yapması teşvik edilmelidir. HAK-İŞ’in sunmuş olduğu destekler son derece önemlidir.

·         Sendikalar tüm teşkilatına yönelik afet farkındalık eğitimleri düzenlemeli, sendikal iletişim kanalları oluşturmalıdır.

·         Toplu İş Sözleşmelerinde doğal afete maruz kalanlara yönelik ücretli izin uygulamalarına daha fazla önem verilmelidir.

·         Doğal afet durumlarında kurumlar, bünyesinde çalışan personelin de afetzede olacağını düşünerek acil durum eylem planları yapmalıdır.

 Doç. Dr. Eda MANAV ÖZDEMİR moderatörlüğünde gerçekleştirilen Ailenin Geleceği İçin Çalışma Hayatının Planlanması çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         İş ve aile hayatı dengesinin sağlanmasının bireysel mutluluk ve toplumsal refah açısından kritik öneme sahiptir. 

·         Çalışanların iş, aile ve yaşam dengesini korumak amacıyla mevcuttaki düzenlemelerin etkin bir şekilde uygulanabilmesi için daha kapsamlı hukuki ve yapısal iyileştirmeler yapılmalıdır. Örneğin, kadınların günlük çalışma saatlerinin 6 saat olması, süt izin sürelerinin 6 ay olması, çoğul gebelikte her çocuk için süt izinlerinin ayrı ayrı verilmesi gibi.

·         Kadın istihdamını artırmak için sendikal hakları koruyacak güvenceli esnek çalışma modelleri, kreş desteği ve ebeveyn izinleri gibi politikalar güçlendirilmelidir.

·         Çalışma saati TİS’lerde 40 saat olarak düzenlenmeli, haftalık çalışma günleri 4 gün ile sınırlandırılmalıdır.

·         Çalışma saatleri planlanırken çocukların eğitim ve sosyal gelişimleri için yeterli zaman ayrılmalı, ebeveynlerin çocuklarıyla kaliteli vakit geçirebilmesi için bilinçli programlar oluşturulmalıdır.

·         Dijitalleşme ve uzaktan çalışma modelleri, iş-aile dengesi açısından fırsatlar sunmakla birlikte, işverenin denetim yetkisi ile çalışanların özel hayatı arasındaki sınırlar hukuki olarak belirlenmelidir.

·         İş kaybı, sağlık sorunları veya ekonomik dalgalanmalar gibi risklere karşı ailelerin ek gelir kaynakları oluşturması, sigorta sistemlerinden faydalanması ve uzun vadeli yatırım planları yapması teşvik edilmelidir.

·         Refakatçi olarak geçirilen süreler çalışma süresine eklenmeli ya da rapor olarak sayılmalıdır.

·         Sigortalılık öncesi doğumlarda sigortalılık başlangıç süresi sayılmalıdır.

·         İş ve aile sorumluluklarının her ikisinin de fazla olması nedeni ile her iki tarafta da çatışmaya neden olmaktadır. Bu nedenle aile sorumluluklarının hafifletilmesi için ebeveyn izni verilmelidir.

·         Toplu taşımada geçen süre İş Kanunu’nda geçerli süre sayılmalıdır.

·         Ev hanımlarına düzenli bir gelir desteği sağlanmalıdır.

·         İş Kanunu kadınlar ve aile gözetilerek tüm tarafları gözetecek şekilde yeniden düzenlenmelidir.

·         Aile yükümlülüklerine göre (evli, çocuk sahibi) vergi muafiyetleri sağlanmalıdır.

·         Kadının kadına şiddetin üst yönetimde çalışan kadınlar tarafından fazlaca yapılması sebebi ile üst yönetime gelen kadınların vicdanlı, anlayışlı ve liyakatli kişilerden seçilmelidir.

·         8 Mart Dünya Kadınlar Günü kadın çalışanlar için tatil gününden sayılmalıdır.

·         İşçi-memur ayrımı yapılmaksızın yıllık izin sürelerinin aynı süreler olarak belirlenmesi sağlanmalıdır.

 Prof. Dr. Erdal Tanas KARAGÖL moderatörlüğünde gerçekleştirilen Sosyal Güvenliğin Kadınlar Üzerindeki Etkisi çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         Kadınların toplumsal ve ekonomik hayatta eşit koşullara sahip olabilmesi için sosyal güvenlik politikalarının güçlendirilmesi büyük önem taşımaktadır.

·         Kadınların işgücüne katılımını artırmak, ücret eşitsizliğini gidermek, bakım sorumluluklarını paylaşmak ve şiddetle mücadele etmek için sosyal güvenlik sistemlerinin daha kapsayıcı ve etkili hale getirilmesi gerekmektedir. Bu sayede, kadınlar ekonomik olarak daha güvende olacak, topluma daha aktif bir şekilde katılabilecek ve toplumsal eşitlik hedefine daha hızlı ulaşılacaktır.

·         Kadınların istihdama katılımını artırmak için sosyal güvenlik sistemleri güvenceli esnek çalışma modelleri, ebeveyn izni ve bakım destekleri ile güçlendirilmelidir.

·         Adil ve güvenceli çalışma ortamı sağlanmalı, doğum sonrası çalışma hayatına dönüşü kolaylaştıran eğitim programları düzenlemelidir.

·         Haftalık çalışma süreleri düşürülmelidir. Ayrıca kriz dönemlerinde de iş ve sosyal güvenlik sistemleri çalışanlar lehine işletilmelidir.

·         Kadınların sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmak için doğum, gebelik ve kadın sağlığına yönelik hizmetler sosyal güvenlik kapsamında tam desteklenmelidir.

·         Doğum, çocuk bakımı ve ev içi sorumluluklar nedeniyle iş hayatına ara veren kadınların sosyal güvenlik haklarını koruyacak politikalar geliştirilmelidir. Erkeklerin de bakım hizmetlerindeki rolünü artırmak için ebeveyn izni, babalık izni ve esnek çalışma hakları genişletilmelidir.

·         Bakım hizmetleri (çocuk, yaşlı, engelli bakımı) sosyal güvenlik sistemi içinde daha kapsayıcı hale getirilmeli ve kadınların istihdamda kalması için bakım sorumlulukları devlet destekleriyle paylaşılmalıdır.

·         Kadın işçilerin doğum sonrası iş hayatına dönüşünü desteklemek için işverenlere yönelik teşvikler artırılmalı ve kreş desteği yaygınlaştırılmalıdır.

·         Ev hizmetlerinde çalışan kadınların sigorta kapsamına alınması ve sosyal güvenlik haklarından tam anlamıyla yararlanabilmesi için yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

·         Şiddet mağduru kadınların ekonomik bağımsızlıklarını kazanmaları için sosyal güvenlik destekleri artırılmalı, barınma ve istihdam programları geliştirilmelidir.

·         Kadınların düşük maaş ve eksik prim günleri nedeniyle emeklilikte yaşadığı hak kayıplarının önüne geçmek için emeklilik sisteminde kadınları destekleyici reformlar yapılmalıdır.

·         Kadınların sosyal güvenlik bilincini artırmak ve işyerlerinde İSG, şiddet ve mobbing ile mücadeleyi güçlendirmek için eğitim programları düzenlenmeli, ayrıca sendika, işçi ve işveren temsilcilerinin yer aldığı izleme ve denetim komiteleri oluşturulmalıdır.

·         Kadın işçilerin iş sağlığı ve güvenliği önlemleri güçlendirilmelidir.

·         Kadınların sağlık hizmetlerine erişimini kolaylaştırmak için doğum, gebelik ve kadın sağlığına yönelik hizmetler sosyal güvenlik kapsamında desteklenmelidir.

 Prof. Dr. Mehmet Akif KİREÇÇİ moderatörlüğünde gerçekleştirilen Göçün Kadınlara Etkisi çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         Göçe zorlayan ve göçü besleyen sosyo-ekonomik ve politik sorunlarla mücadelede ulusal ve uluslararası iş birliği oluşturulmalı, göçü kaynağında yönetmeye yönelik çalışmalar yapılmalı ve göçe iten sebepler mutlaka incelenmelidir.

·         Göçü; iç ve dış göç olarak değerlendirmek, tüm açılardan kavramak faydalı ve sürdürülebilir politikaların oluşturulmasına da esas teşkil edeceğinden her iki açıdan incelenmesi gerekmektedir.

·         Göç olgusunun etkileri göç eden ailenin tamamını kapsamaktadır. Bundan dolayıdır ki, özellikle kadının göçe dahil olsun olmasın göçten etkilendiği bir hakikattir. Karşılaştıkları zorlukların ve kendilerine tanınan uluslararası imkanların daha detaylı incelenmesi gerekmektedir.

·         Göçmen kadınlara yönelik; mesleki eğitim ve işbaşı eğitim programları aracılığıyla sertifikalandırma ve beceri kazandırma faaliyetlerinin yaygınlaştırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

·         Sosyal dışlanma, kayıt dışı istihdam, ucuz iş gücü hususunda da çalışmalar yapılması gerekmektedir. Zira bu durum, kötü çalışma koşulları ve sosyal haklardan mahrumiyete sebep olabilmektedir. Kadın göçmen çalışanlar da bundan olumsuz etkilenmektedir. Ayrıca bir denetim mekanizmasının da olması gerekmektedir.

·         Dil ve kültürel farklılıklardan kaynaklı uyum sorunları kadın göçmenler açısından da yaşandığından, bu alanda çalışmaların arttırılması gerekmektedir.

·         Toplumumuzun göç ve göçmenle ilgili yanlış bilgiye sahip olabilmektedir bu nedenle göçmenler hakkında Doğru Bilinen Yanlışlar seminerleri yapılması gerekmektedir.

·         “Kabullenilme”, “Kabullenme”, “Güven” ve “Aidiyet” kavramları üzerinden göç meselesinin yeniden okunarak değerlendirilmesi gerekmektedir.

·         Nüfus artış hızındaki azalma, ülkemizin temel bir sorunudur ve bunu göçle bağlantılandırmamak gerekir. Fakat özellikle de kadın göçmenlere yönelik bu alanda planlamaların yapılması gerekmektedir.

·         İşyerinde vatandaşlar ile kadın göçmen çalışanlar arasında oryantasyon eğitimi yapılmalı ve birbirlerini daha iyi tanıyabilmelerine yönelik imkanlar sağlanmalıdır.

·         Sosyal medyadaki kışkırtıcı yalan bilgilerin yerine doğru bilgilerin aktarılması için paylaşımlar, uygulamalar sürdürülebilir hale getirilmelidir.

·         Göçmenlerin hayatlarını kaybetmeleri, insan kaçakçılığı mağduru olmaları ve hayatlarının ciddi risk altında olması insani güvenlik kapsamındadır ve uluslararası göç politikaları devlet güvenliğini ön plana çıkarmaktadır. Ancak insani boyut da dikkate alınarak politikalar üretmek gerekmektedir.

·         Özellikle terörizm vb. hadiselerin artmasıyla son yıllarda göç, insani güvenliğin aksine, “sınır güvenliği” ve “ulusal güvenlik” perspektifinde değerlendirilebilmektedir. Güvenlikçi bir yaklaşımla göçe karşı denetim mekanizmaları yerine, göç güvenlik ilişkisine insani bir bakış açısı ile bakılması gerekmektedir.

 Doç. Dr. Kürşat TUTAR moderatörlüğünde gerçekleştirilen İklim Değişikliği ve Kadın çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         Küresel iklim değişikliği sorunuyla mücadele edebilmek için sendikal alanda uluslararası çalışmalar, konferans ve müzakereler düzenlenmelidir.

·         Sendikaların sıfır atık projeleri, 2053 net sıfır emisyon hedefi ulusal geri dönüşüm stratejisi gibi plan ve projeler ile hükumet ve sivil toplum örgütleriyle küresel iklim değişikliği sorununun çözümüne ilişkin ulusal bazda eylem planları oluşturulmalıdır.

·         Sıfır atık bilincinin oluşması için aile temelli eğitim politikaları geliştirilmelidir. Temel eğitimden başlayarak eğitim sistemimizin her aşamasında iklim değişikliğiyle ilgili bilinçlendirme faaliyetleri yapılmalıdır.

·         Bölgesel ve küresel iklim değişikliği kaynaklı göçlerin etkilerini yönetebilmek için göç ve çevre politikaları arasında entegrasyon sağlanmalıdır.

·         Küresel iklim göçlerine yönelik uluslararası iş birliği ve anlaşmaları güçlendirilmelidir.

·         Geri dönüşüm işlerinde çalışanlar için iş sağlığı ve güvenliği önlemleri artırılmalıdır.

·         Geri dönüşümü destek veren vatandaşlara yönelik teşvik mekanizmaları oluşturulmalıdır.

·         İklim değişikliğiyle mücadelede çalışanlara yönelik bilinçlendirici ve teşvik edici ücretsiz eğitim programları düzenlemelidir. Bu husus toplu iş sözleşmelerine eklenmelidir.

·         İklim değişikliğinin kadınlar üzerindeki etkisi araştırılmalı ve bilimsel yayınlar hazırlanmalıdır.

·         Yemek pişirme, ısınma, gıda güvenliği için gereken su ve enerjiyi sağlamada sorumluluk genelde kadınların üzerindedir. Bu kapsamda kadınlara yönelik iklim değişikliği farkındalık geliştirme eğitimleri verilmelidir.

·         İklim değişikliğinin kadınlar üzerindeki etkilerini azaltacak politikalar geliştirilmelidir.

·         Dezavantajlı kesimleri önceliklendirecek kimsenin geride kalmamasını sağlayacak, iş güvencesi ve sendikal hakları koruyacak şekilde adil geçiş politikası benimsenmelidir.

·         Kadınlar, geçim kaynakları açısından hayati öneme sahip arazi ve doğal kaynaklara erişimde ve bunların kullanımına yönelik karar alma süreçlerinde yeterince temsil edilmemektedir. Bu durum, gıda güvenliği ve ekonomik bağımsızlıklarını olumsuz etkilemektedir. Kadınların bu süreçlere etkin katılımını sağlamak için kapsamlı politikalar geliştirilmelidir.

·         Yeşil Mutabakat Eylem Planı, iklim değişikliğinin kadınlar üzerindeki olumsuz etkilerini en aza indirecek şekilde oluşturulmalıdır.

·         İklim değişikliğine bağlı olarak artan sıcaklık, hava kirliliği ve aşırı hava olayları, hamile kadın çalışanların sağlığını ve iş verimliliğini doğrudan etkileyebilmektedir. Bu nedenle, çalışma saatleri ve koşulları iklim değişikliği göz önünde bulundurularak yeniden düzenlenmelidir.

·         İklim değişikliği, çalışma ortamlarının fiziksel koşullarını olumsuz yönde etkileyerek iş sağlığı ve güvenliği açısından riskler oluşturmaktadır. Bu etkileri en aza indirmek amacıyla sektör bazlı önleyici ve uyum sağlayıcı politikalar geliştirilmelidir.

Prof. Dr. Cengiz ANIK moderatörlüğünde gerçekleştirilen Etkili İletişim çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         Sendikal örgütlenmenin artırılması için işyeri temsilcilerine etkili iletişim ve müzakere teknikleri eğitimleri verilmelidir.

·         Sendikalarda görev yapan yöneticiler, uzmanlar, çalışanlarına yönelik etkili iletişim teknikleri, motivasyon ve liderlik konularında eğitimleri planlanmalıdır.

·         Sendika üyelerine yönelik etkili iletişim ve stres yönetimi konulu çevrimiçi eğitimler planlanmalıdır.

·         Sendikalı kadın sayısını artırmak için yeni medya ve iletişim araçları kullanılarak eğitimler planlanmalıdır.

·         Sendikacı kadın lider yetiştirme projeleri uygulanmalıdır.

·         Üyelere ve ailelerine yönelik aile içi etkili iletişim eğitimler verilmelidir.

·         Sendikaların toplu iş sözleşmesi uzmanlarına yönelik etkili iletişim ve müzakere teknikleri eğitimleri düzenli olarak planlanmalıdır.

·         Sendikalar bünyesinde görev yapan teşkilatlandırma uzmanlarına yönelik ikna becerileri geliştirme eğitimleri planlanmalıdır.

·         Yeni medya kanalları etkin kullanılarak üyelerle etkili iletişim sağlanmalıdır.

  Prof. Dr. Yılmaz YEŞİL moderatörlüğünde gerçekleştirilen Savaşlarda Kadın Olmak: Filistin Özelinde çalıştayında aşağıdaki sonuçlara ulaşılmıştır:

·         Savaşların kadınlar üzerindeki yıkıcı etkileri, Filistinli kadınların yaşadığı insani dram kamuoyu tarafından tüm boyutlarıyla titizlikle takip edilmeli İsrail zulmü derhal sonlandırılmalıdır.

·         Savaş mağduru kadınların haklarının korunması ve güçlendirilmesi için yerel, ulusal ve uluslararası düzeyde atılması gereken adımlar için acil çağrı yapılmalıdır.

·         Savaş mağduru Filistinli kadınlar için hukukun tesis edilmesi, insan hakları evrensel normlarına işlerlik kazandırılması, mağdurlara yönelik insani yardımların artırılması, psikolojik-sosyal destek mekanizmalarının güçlendirilmesi ve uluslararası hukukun savaş suçlarını önleyici bir şekilde işletilmesi gerekmektedir.

·         İsrail’in insanlık dışı saldırıları, kadınları hayatta kalma mücadelesi veren birer kahramana dönüştürmüştür. Kadınlar, ailelerini korumak, çocuklarını yaşatmak ve vatanlarını savunmak için olağanüstü fedakârlıklar göstermektedir. Kadınların zulüm gören halkla birlikte verdikleri bu direniş, Filistin halkının ve yüreği Filistin’de atan milyonların umutlarını diri tutmaktadır.

·         Filistinli kadınların mücadelesi dünya kamuoyu tarafından yeterince desteklenmemekte, gelişmiş devletler, küresel güçler ve uluslararası kuruluşlar Filistinli kadınların yaşadığı mağduriyetleri görmezden gelmektedir. Kadınların onurlu mücadelesine destek olunmalıdır.

·         Cenevre sözleşmesi ek 1 nolu protokole göre kadınların özel olarak korunması gerekmektedir. Ancak kadınların Filistin’den kaçış şansı olmamıştır. Bu anlamda sözleşme tekrar tartışmaya açılmalıdır.

·         Sosyal medya üzerinden (X) uluslararası kamuoyunda Filistin’de yaşanan insan hakkı ihlallerini ortaya koyan çalışmalar yapılmalıdır.

·         Boykot ürünlerin muadili yerli ürünlerin desteklenmesi gerekmektedir.

·         İsraillilerin kuralları ve dinlerini ihlal ettiği yönünde, “10 Emir Kısa Filmi” hazırlanmalıdır.

·         HAK-İŞ olarak, savaş mağduru kadınların sesi olmak, onların haklarını savunmak ve dayanışma ağlarını genişletmek adına uluslararası kuruluşlarla iş birliği içinde yapılacak her faaliyetin içinde olmak istediğimizi, olacağımızı ve teşvik edeceğimizi, Filistinli kadınların yaşadığı zorluklara çözüm üretmek için atılacak adımların takipçisi olacağımızı da ilan ediyoruz.

Çalıştayın sonrasında HAK-İŞ İftar Yemeği Programı yapılmıştır. Programın açılış konuşmalarını HAK-İŞ Kadın Komitesi Başkanı Fatma ZENGİN, HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut ARSLAN ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Prof. Dr. Vedat IŞIKHAN yapmıştır.

HAK-İŞ olarak “Kadınların Emeğin Evrensel Gücüne Katkısı” temasıyla gerçekleştirilen 14. Uluslararası Kadın Emeği Buluşması’na katılan tüm misafirlerimize teşekkür ederiz.  

Emekçi Kadınların 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü kutlar, Kamuoyuna saygıyla duyururuz.

HABERE AİT GÖRSELLER :

14 Mart 2025 10:40, Haberler


© 2024-2025 HAK-İŞ Konfederasyonu