İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ KONUSUNDAKİ ÖNERİLERİMİZİ SUNDUK
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik başkanlığında TOBB’da gerçekleştirilen İSG Eylem Planı toplantısında, HAK-İŞ’in iş sağlığı ve güvenliği konusundaki önerilerini sundu.
Arslan, iş sağlığı ve güvenliği konusunda “koruyucu ve önleyici kültürün” benimsenmesinden, denetim elemanlarının çalışma usul ve esaslarının gözden geçirilmesine, iş sağlığı ve güvenliği konusunun temel eğitim programlarına entegre edilmesine, sendikalaşmanın teşvikinden, MYK belgelerinin teşvik edilmesiyle İSG sürecinin güçlendirilmesine ve İSG konusunda yeni bir kurumsal yapı oluşturulmasına kadar çok sayıda öneride bulundu.
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut ARSLAN’ın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik ve sosyal tarafların katılımıyla 21 Eylül 2014 tarihinde TOBB’da gerçekleştirilen İSG Eylem Planı Toplantısında sunduğu, “HAK-İŞ Konfederasyonu İş Sağlığı ve Güvenliği Önerileri” şu şekildedir:
“HAK-İŞ olarak, İş Sağlığı ve Güvenliği konusunda öncelikle yapılması ve İSG Eylem Planında yer alması gereken politika önerilerimiz mevcuttur. Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu’nun 12 Eylül 2014 tarihinde gerçekleştirilen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal Taraflar Toplantısının ardından açıkladığı dört ana başlıktaki önerileri de dikkate alarak önerilerimizi geliştirdik.
Bu önerilerimizi şöyle sıralayabiliriz:
1. HAK-İŞ olarak, iş sağlığı ve güvenliği konusunda mevzuatın getirdiği yeni yaklaşım olan “koruyucu ve önleyici kültürün” benimsenmesi ve davranışa yansıması gerektiğine inanıyoruz.
HAK-İŞ olarak, Sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan başlıklardan biri olan “toplumsal duyarlılık-bilinçlendirme ve kültür” konusunu son derece önemsiyoruz.
İş sağlığı ve güvenliği kültürünün oluşması Devletin, işverenin ve işçinin sorumluluğunda olan bir alandır. Tüm kesimler, bu sorumluluğun gereğini yerine getirmelidir.
İSG konusu temel insan hakkıdır. Bu çerçevede hiçbir iş insan sağlık ve güvenliğinden önemli değildir. İnsan sağlık ve güvenliğinin korunması bir insanlık değeri ve sorumluluğudur. İşverenlerimiz bu anlayışla üretime yaklaşmalıdır. ÖNCE ÜRETİM anlayışı değiştirilmeli, insana saygı temelinde ÖNCE GÜVENLİK anlayışı benimsenmeli ve bunun gerekleri işverenden işçiye kadar üretim sürecinde her kademede görev alanlara anlatılmalıdır.
Bu kültürün yaygınlaşması konusunda Konfederasyonumuza bağlı Öz İplik İş Sendikamızın “Beyaz Bayrak önerisi bulunmaktadır. Buna göre, başta İş Sağlığı ve Güvenliği olmak üzere çeşitli sorumlulukları yerine getiren işletmelere “Beyaz Bayrak” uygulaması önerisi bulunmaktadır.
2. Başbakanımızın denetim elemanlarına ilişkin “Denetim elemanı çay bile içimez” şeklinde özetlediği, denetim elemanlarının etik değerlerine ilişkin açıklamalarını son derece önemli ve yerinde buluyoruz. Denetim elemanlarının çalışma usul ve esaslarının yeniden gözden geçirilmesi ve bu esasların uygulamaya yansımasının önündeki engellerin kaldırılması gerekmektedir.
3. Başbakanımızın da ifade ettiği gibi “insan faktörü ve eğitim” iş sağlığı ve güvenliğinin temel çalışma alanlarından birisidir. İş Sağlığı ve Güvenliği konusu temel eğitim programlarına entegre edilmelidir.
4. Bu çerçevede, iş yeri çalışan temsilcilerinin, işveren tarafından değil, devlet tarafından öncelikli ele alınması gereklidir.
5. HAK-İŞ’e bağlı sendikalarımız, örneğin Öz İplik İş Sendikamız, 19.07.2011 tarihinde Milli Eğitim Bakanlığı’na bir mektup yazarak çalışma hayatının, kayıt dışılığın, iş sağlığı ve güvenliğinin 6,7 ve 8. sınıf ders müfredatına konulması talebinde bulunmuştur.
6. İş sağılığı ve güvenliği ve özellikle risk değerlendirmesi konusunda sektör bazlı uzman, araştırma, yayın, eğitim modülü ve bilgi eksikliği devam etmektedir. Bu eksikliğin giderilmesine yönelik çalışmaların yapılması teşvik edilmelidir. Sistem güvenliği ile iş güvenliğini entegre edecek bir risk değerlendirme anlayışı geliştirilmelidir.
7. İş sağlığı ve güvenliği ile çalışma koşulları arasındaki nedensel ilişki üzerine yeni araştırmalar yapılmalıdır.
8. İş sağlığı ve güvenliği konusundaki tehlikelerin önlenmesi konusunda yeni imkânlar sunan bilimsel ve teknolojik gelişmeler yakından takip edilmelidir.
9. Yaşanan iş kazaları ile meslek hastalıklarına ilişkin politika ve önerilerin sağlıklı bir şekilde geliştirilebilmesi için ulaşılmasında güçlük çekilen verilerin daha güncel şekilde yayınlanmasına özen gösterilmelidir.
10. Sendikalaşma teşvik edilmelidir.
İş kazası ve meslek hastalıkları konusunda bir husus dikkat çekicidir. Sendikasız ve denetimsiz işyerlerine bir de kamunun denetim zaafları eklenince iş kazası ve meslek hastalıkları kaçınılmaz olarak meydana gelmektedir.
Toplu iş sözleşmesi hakkının kullanılması iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerinin oluşturulması, sendikal faaliyetlerin artması, sonuç olarak örgütlü toplum haline gelinmesi, çalışma hayatında kamu düzenin sağlanmasında önemli rol üstlenmektedir.
Diğer taraftan işçi ve işverenlerin bilinçlendirilmesi iş kazası ve meslek hastalıklarında azalma sağlayacaktır. Çalışanları iş kazaları ve meslek hastalıklarına karşı koruyarak ruh ve beden bütünlüklerinin sağlanması iş sağlığı ve iş güvenliğinin temel amacı olmalıdır.
Başbakanımız tarafından önerilen işverenlerin teşvik edilmesine ilişkin öneri, genelde olumludur. Bu öneri, 1 Eylül 2014 tarihinde Sayın Başbakan tarafından açıklanan Hükümet Programında yer almıştır. Hükümet Programında İş Sağlığı ve Güvenliği Konusuna özel yer verilmesi önemli bir yaklaşımdır.
Programda, “Belirli bir dönem boyunca çalışma ve sosyal güvenlik mevzuatına uyduğu tespit edilen, iş sağlığı ve güvenliği tedbirlerini alan ve kayıtdışı işçi çalıştırmayan işverenlerimiz için bu durumlarını gösteren ve ödüllendiren düzenlemeler yapacağız” şeklinde yer almıştır.
HAK-İŞ olarak, işverenlerin teşvik edilmesini olumlu buluyoruz. Ancak teşvik hususu üzerinde ayrıntılı çalışılması gereken bir husustur. Teşvikler, işverenin kazaları önleme faaliyet, süreç ve performansları dikkate alınarak düzenlenmelidir.
11. İş Kazalarını Tetikleyen Taşeron Sorunu Çözülmelidir
Örgütsüzlüğü, güvencesiz çalışmayı, kayıtdışını, kuralsızlığı tetikleyen, insan onuruna yaraşır düzgün iş tanımını yok sayan taşeron işçilik uygulaması, çalışma hayatının dengelerini bozmakta, ekonomik ve sosyal olarak büyük bir tahribat yaratmaktadır. Kamuda ve özel sektörde iş kazalarını tetikleyici bir rol oynayan taşeronlaşma sorunu çözülmelidir.
12. MYK Belgelerinin Teşvik Edilmesiyle İSG Süreci Güçlendirilmelidir
Başbakanımızın da önerileri arasında yer alan MYK Belgelerinin etkin kullanılmasına ilişkin önerisini son derece önemli buluyoruz. Bu çerçevede, iş kazalarının önlenmesi konusunda Mesleki Yeterlilik Kurumuna da rol verilmesini ve mesleki yeterlilik sertifikasının önemine vurgu yapılmış olmasını önemli bir gelişme olarak değerlendiriyoruz.
İş Sağlığı ve Güvenliği uygulamalarını güçlendirmek için yeterliliğe dayalı MYK belgelerinin kullanımını özendirecek ve hızlandıracak yeni teşvik düzenlemeleri yapılmalıdır.
13. İş Sağlığı ve Güvenliği Konusunda Uluslararası Standartlar Dikkate Alınmalı
ILO’nun 167 sayılı inşaat işlerinde güvenlik ve sağlık sözleşmesi ile 176 sayılı maden işyerlerindeki güvenliğin sağlanması ile ilgili sözleşmeler biran önce onaylanmalıdır. Başbakanımızın bu kararların TBMM gündemine alınarak onaylanacağına ilişkin açıklaması son derece memnuniyet vericidir. Bu konu da 1 Eylül 2014 tarihinde açıklanan Hükümet Programında “Ayrıca, en kısa sürede Madenlerde Sağlık ve Güvenlik hakkındaki 176 sayılı ILO Sözleşmesi ile İnşaatlarda Sağlık ve Güvenlik hakkındaki 167 sayılı ILO Sözleşmesinin onay işlemlerini de tamamlayacağız” şeklinde ifade edilmektedir.
14. Türkiye’de İş Sağlığı Ve Güvenliğinin Yönetimi Geliştirilmelidir: Yeni Bir Kurumsal Yapı Anlayışı
İş Sağlığı Güvenliğinin politika, mevzuat, standartlar, eğitim, denetim ve ölçümler bağlamında her konu ile ilgili kurumların topyekûn yeniden organizasyonu gerekmektedir. Çalışma, bireysel, toplumsal ve kurumsal kaza, afet ve acil durum gereksinimlerinden hareketle, devletimiz kurumları ve sivil toplum kuruluşları arasında tesis edilecek milli bir Risk yönetimi platformunun planlamasıdır.
İş sağlığı ve güvenliği; güvenli tasarlanmış işyeri, üretim aracı, hammadde, enerji ve güvenli davranış alışkanlığı olan çalışanın işyeri ortamında üretimi güvenli yapmasının yöntem ve araçları ile ilgilenmesidir.
Kaza ve meslek hastalıklarının önlenmesi faaliyetlerinin uygulama standartlarının (6331 sayılı Kanun ve ilgili Yönetmelikler) geliştirilmesi, görev alacak kişilerin eğitimi ve sertifikalandırılması, hizmet verecek kurumların izinleri, standartlara uygun (mevzuat) çalışma yapılıp yapılmadığının işyerlerinde denetimi, çalışma ortam şartlarının izlenmesi (ortam ölçümleri) çalışmaları Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Bu konular iş sağlığı ve güvenliği bağlamında ele alınmaktadır.
Diğer taraftan üretim girdilerinin; çalışanların, üretim alanlarının, üretim araçlarının hammadde, enerji gibi, güvenli tasarımı ve bunun gözetimi, diğer Bakanlıkların görev alanlarına dağıtılmıştır. Bu konular sistem güvenliği bağlamında ele alınmaktadır. Örneğin makinelerin güvenli tasarımı gözetimi Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığına, Yangın güvenliği İçişleri Bakanlığına verilmiştir.
Kaza ve meslek hastalıklarının en az seviyeye indirilmesi, sistem güvenliği ile iş güvenliğinin uyumlu ve eşgüdüm içinde yönetilebilmesine doğrudan bağlıdır.
Her iki konunun birbirleri ile ilişkisi, görev; yetki, sorumluk, tanım ve sınırlamaları, problemlerin ortaya çıkması ile ilgili ortaya çıkan hukuksal durum ve anlaşmazlıkların çözümlenmesine ihtiyaç bulunmaktadır.
ÇÖZÜM:YENİ BİR KURUMSAL YAPININ OLUŞTURULMASI İHTİYACI
Ülkemizin kanayan yaralarından olan kaza önleme faaliyetlerimizin başarılı olabilmesi için devlet kurumlarımızın yeniden yapılanması elzemdir. Devletin bütün kurumlarını ilgilendiren ve eşgüdüm içinde çalışması gereken kaza önleme faaliyetlerinin Başbakanlık nezdinde oluşturulacak bir birim başkanlığında Risk Yönetimi, Kaza Ve Acil Durumlar Milli Konseyi oluşturularak yönetilmesi bir model önerimizdir.
Sayın Başbakanımız tarafından bir süreç yönetimi olarak açıklanan çalışma bizim önerdiğimiz İSG modelinde Sistem Güvenliği Yönetimi şeklinde ifade edilebilir.
Buna göre, en tepede Başbakanlığa bağlı olmak üzere Bir müsteşar yardımcısı başkanlığında, ÇSGB ve MEB başta olmak üzere bütün bakanlıklardan birer müsteşar yardımcısı YÖK, TSE, SGK gibi kurum başkanları ile işçi ve işveren Konfederasyonları başta olmak üzere sosyal tarafları da içine alan, görev veren kapsamlı ve fonksiyonel bir kurumsal yapının kurulmasını öneriyoruz. Mevcut İSG konseyi bu anlamda organize olmuş bir yapı değildir.
Bu çerçevede, sistem güvenliği sorumlusu Bakanlıklar; sistem güvenliği kuraları ve kuralların uygulandığının garantiye alınması, sistemin güvenli kullanımı ile ilgili el kitaplarını çıkaracaklardır.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bu sistemin muhafazası, sürdürülebilmesi, teknolojik gelişmelere göre iyileştirilmesi ve çıkarılan el kitaplarına göre güvenli kullanılması için mevzuat oluşturulması, sistem güvenliğinde sorun varsa diğer bakanlılarla bu sorunları paylaşması gerekecektir.
Özetle;
Ø Sistem güvenliği sorumluluklarının sınırlarını tanımlayacaktır. Tasarımcı ve imalatçıların İSG sorumluluklarını tanımlayacaktır. (İSG Kanunu değişikliği). Bu yolla diğer bakanlıkların İSG sorumlulukları ortaya çıkacaktır.
Ø İSG genel müdürlüğü, işyerlerinde sağlık ve güvenlik yönetim sisteminin nasıl olması gerektiğini kurala bağlayacaktır. TSE ile entegre bir anlayışla çalışması gerekmektedir
Ø İş Teftiş Kurulu yönetim sistemi denetimi yapacak şekilde yeniden yapılandırılacaktır.
Ø ÇASGEM ve izin verilen özel eğitim kurumları İSG Enstitüsüne dönüştürülecek, YÖK ile birlikte sistem güvenliği teknik elemanları, kaza incelemesi uzmanları, iş müfettişleri, İSG uzmanları, işyeri hekimleri vb. diğer İSG elemanları akademik yaklaşımla yetiştirilecektir. Bunun için akademik program oluşturulacaktır.
Ø İSGÜM, işyeri ortam şartlarını araştıran ve özellikle hijyen ve kimyasal maruziyet kurallarını ortaya koyan, kimyasalların zararları üzerine araştırma yapan referans laboratuvara dönüştürülecektir.
Ø Bütün bu çalışmaların entegre ve birbirlerine uyumlu çalışması önem taşımaktadır. Bu sebeple mevcut kurumlar İSG Kurulu başlığı altında bir yerde toplanacaktır. Örnek vermek gerekirse, İSG genel müdürlüğünün yayımlamış olduğu rehberlere göre işyerinde çalışma yapan işyeri İSG uzmanların dokümanlarını İş Müfettişleri kabul etmeyebilmektedirler. İstendiği takdirde bunlarla ilgili somut örnekler verilebilir.
Ø Kuralların sosyal taraflarla ortaya çıkarılması için ilişkilerin yönetimi, yeni kuralların işyerlerine tanıtımı, İSG elemanlarının kariyer planlaması ve yeterliğinin değerlendirilmesi, ortaya çıkan sorunların geri bildirimi ve benzeri konularda çalışmak üzere insan kaynakları, tanıtım ve hakla ilişkiler birimi oluşturulacaktır.
Ø SGK, meydana gelen kazaların sebeplerinin ortaya çıkarılması için kaza araştırmalarında özel olarak eğitilmiş teknik elemanlardan kaza araştırma birimi oluşturacaktır. Kaza araştırma sonuçları sistem güvenliği ile ilgili aksaklık varsa diğer bakanlıklarla, iş güvenliği ilgili aksaklık varsa İSG kurulu ile paylaşılacaktır.
Sonuç olarak devletimizin kaza önleme faaliyetlerinin, afet yönetiminden başlayarak, büyük endüstriyel kazalar ve işyerlerinde olacak kazaların önlenmesi “organizasyon ve faaliyetlerini” entegre yürütmesi önem taşımaktadır. Bütün bu alanlarda görev alacak kurumların ve elemanların, ortaya çıkabilecek olayın büyüklüğüne göre eşgüdüm içinde çalışabilmesi gücünü elde etmek için yeniden yapılanmaya acil ihtiyaç vardır.
© 2021 HAK-İŞ Konfederasyonu