HAK-İŞ BAŞKANLAR KURULU KKTC’DE TOPLANDI
HAK-İŞ Konfederasyonu Başkanlar Kurulu KKTC Kamu Sen sendikamızın ev sahipliğinde Kıbrıs’ta gerçekleştirildi. 25 Ocak 2016 tarihinde gerçekleştirilen toplantı KKTC Kamu Sen Genel Başkanı Mehmet Özkardaş’ın açılış konuşmasıyla başladı.
Açılış konuşmasında HAK-İŞ’in Türkiye’nin ikinci büyük işçi konfederasyonu olduğunu söyleyen Özkardaş, Türkiye çalışma hayatında en etkili ve çalışma hayatının gündemine damga vuran bir konfederasyona bağlı olmaktan duydukları gururu belirtti. HAK-İŞ’in Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ne ve KKTC Kamu Sen’e verdiği önemi belirten Özkardaş; “Yurt içinde ve yurt dışında sürekli olarak Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Kıbrıs’ta olası bir çözümle ilgili Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitlik noktasındaki bir çözümü için uğraş veren bir konfederasyondur. HAK-İŞ Kıbrıs’ta sürdürülen çözüm sürecine her zaman destek ve katkı vermiştir” dedi. Kıbrıs’ta su kaynaklarının tükendiğini ve adanın suya olan ihtiyacını belirten Özkadaş Türkiye’den gelen suyun önemine dikkat çekti. “Adamıza gelen hayat suyunu, barış suyunu adamıza getiren Türkiye’ye minnettarız” dedi. Suyun özeleştirilmemesi gerektiğinin altını çizen Özkardaş “Suyun özelleştirilmesine Kamu Sen olarak kesinlikle karşıyız. Su ve suyun idaresi kamuda olmalıdır. Kesinlikle özele verilmemelidir ve devredilmemelidir” dedi.
Arslan, toplantının açılışında, KKTC'nin, Türkiye ve Hak-İş için önemli olduğunu söyledi.
Hak-İş'in, adada Türkiye'nin garantörlüğünde bir çözümden yana olduğunu vurgulayan Arslan, Kıbrıs'ta iki halkın eşitliğine dayalı, iki bölgeli, iki kurucu devletten oluşan, egemenliğini ve eşitliğini de bu iki kurucu devletten eşit alan federal çözümü desteklediklerini dile getirdi.
Arslan, AB ve batı tarafından KKTC'ye uygulanan çifte standartlı izolasyonlarının derhal kaldırılması, çözümün daha fazla geciktirilmemesi için müzakerelerden sonuç alınması yönünde adımların atılması gerektiğini belirtti.
Kıbrıs'ta "Türklerin uzlaşmaz, Rumların ise barış isteyen taraf olduğu" yönündeki propagandalarının gerçekliğinin bulunmadığına dikkati çeken Arslan, Annan Planı'nda da görüldüğü gibi samimiyetle barış ve sorunun çözümü isteyen tarafın KKTC olduğunu bildirdi.
Türkiye tarafından hayata geçirilen Su Temini Projesi ile KKTC'nin suya kavuştuğunu anımsatan Arslan, şöyle konuştu:
"Bu projenin tarihi olduğu kadar stratejik önemi var. Bu adadaki barışın sağlanmasında da çok önemli bir misyonu yerine getireceğinden hiç kuşku yok. Adaya suyun gelmiş olması çok önemli. Suyun ortak değer olduğunu unutmamak gerekiyor. Hak-İş'in suyla ilgili hassasiyeti yüksektir. Türkiye'den sadece Hak-İş'e bağlı sendikalar Dünya Su Formu'nda yer alıp, mücadelelerini uluslararası alanda sürdürmektedir. Suyun ticarileştirilemeyeceği, su konusundaki temel yaklaşımımızdır. Çünkü su insanlığın ortak değeridir."
Türkiye'nin en başarılı kamu kuruluşlarının, belediyelerin su ve kanalizasyon idareleri olduğuna dikkati çeken Arslan, KKTC'de su dağıtımı alanında, Ankara, İstanbul, Konya'daki su ve kanalizasyon idaresi gibi etkin bir kuruluşun yararlı olacağını dile getirdi.
Arslan, Hak-İş'in, KKTC'den bağlı sendikası bulunan iki konfederasyondan biri olduğunu söyledi. Özel sektörde sendikal örgütlülüğün eksikliğine dikkati çeken Arslan, KKTC'deki bütün çalışanları sendikalı olmaya davet etti.
"Fitneci ve yıpratıcı yaklaşımlara hep karşı olduk"
Türkiye'de KKTC'yi yük olarak görenlerin, KKTC'de dış güçlerin de etkisiyle Türkiye'nin adadaki varlığından rahatsızlık duyanların bulunduğunu dile getiren Arslan, bu anlayışlara karşı olduklarını ve dış güçlerin bu yöndeki propagandalarına karşı uyanık davranılması gerektiğini belirtti.
İki kardeş halk arasına sokulmak istenen fitneci ve yıpratıcı yaklaşımların karşısında durmaya devam edeceklerini anlatan Arslan, ortak tarihi ve geleceği olan iki ülkenin birbirinden kopamayacağını vurguladı.
Hak-İş'in 12. Genel Kurulu'nda "tüm mazlumların Hak-İş'ten alacağı bulunduğu, konfederasyonun da tüm mazlumlara borçlu olduğu" yönünde tarihi bir karar aldıklarına işaret eden Arslan, sınırlı güç ve imkanlarına rağmen bu karar doğrultusunda dünyanın dört bir yanında güzel işler yaptıklarını bildirdi.
Arslan, sendikal anlayışlarını dünyada bir yerlere taşımak gibi misyonlarının bulunduğunu, bunun karşılığını görmeye başladıklarını, Türkiye'de ideolojik davranan sendikaların üye kaybettiğini, kendilerinin ise yenilerini kazandığını söyledi.
"AB'nin samimiyetsiz yaklaşımlarını kökten reddediyoruz"
Hak-İş'in Türkiye'nin AB'ye tam üyelik sürecini desteklediğini, bu konuda elinden gelen gayreti gösterdiğini belirten Arslan, şunları kaydetti:
"Türkiye'nin AB sürecinin, AB tarafından maksatlı ve ikiyüzlü yaklaşımlarla geciktirildiğinin farkındayız. AB'nin hiçbir altyapısı olmadığı halde, uluslararası anlaşmalara aykırı olarak, Türkiye'nin, İngiltere'nin garantörlüğü çerçevesinde meseleye bakmadan, salt Türkiye'yi cezalandırmak için Güney'i AB'ye alması tarihi bir hatadır. Adadaki çözümün gecikmesinin en önemli nedenlerinden biri budur. Dolayısıyla AB bir taraftan Türkiye'yi 60 yıldır kapıda bekletirken, diğer taraftan hiçbir altyapısı olamayan, ne ekonomik ne siyasi ne de yönetsel olarak hiçbir şekilde AB'ye yaklaşamayacak ülkeleri arka arkaya üye yapmaktadır. 'Türkiye'yi hazmetmek zor' diyorlar. Evet, bütün mesele bu. Konjoktürel gelişmeler oluyor, Suriye sorunu, hiç sorunu hemen AB sürecini hızlandırıyor. Yeni bir kısım fasıllar açılmaya çalışılıyor. O kadar göstermelik ve çocukça ki bu durum, bunun farkında olmamız gerekiyor. Hak-İş olarak AB sürecini samimi olarak istiyoruz. AB'nin değerlerinin emekçiler için ülkemizin bugünkü mevzuatının ilerisinde olduğunun farkındayız. Buna karşı AB'nin samimiyetsiz yaklaşımlarını da kökten reddediyoruz."
Arslan, AB'nin Suriyeli sığınmacılar konusunda Türkiye'yi yalnız bıraktığına dikkati çekerek, sığınmacı sorunun tüm dünyanın sorunu olduğunu, bunun görmezden gelinerek çözülemeyeceğini dile getirdi.
"Hak-İş haksız yere töhmet altına bırakılmak isteniyor"
"Terör örgütü PKK ve onun uzantısı olarak gördükleri HDP'nin Türkiye'yi tekrardan 90'lı yılların karanlığına çekmek istediğini" ifade eden Arslan, bir grup akademisyenin bu çabaları destekler nitelikteki bildirisinin de asla kabul edilemeyeceğini söyledi.
Bildiriye imza atanların "savaş çığırtkanlığı yaptığını ve kan istediğini" kaydeden Arslan, bildirinin Türkiye'ye karşı düşmanca bir tavır olduğunu vurguladı.
Çalışma hayatının da çözüm bekleyen önemli sorunları bulunduğuna dikkati çeken Arslan, şöyle konuştu:
"Binlerce taşeron işçinin sözleşmesi hala sonuçlandırılmadı. Bu konudaki girişimlerimiz devam ediyor. Geçici işçilikteki 5 ay 29 gün sınırının kaldırılmaması nedeniyle zorluklar yaşanıyor. Bunun dışında esnek çalışma ve kıdem tazminatıyla ilgili yapılmak istenilen düzenlemeler konusunda çalışmalarımız var. Kıdem tazminatı konusunda kafalar karıştırılmaya çalışılıyor. Hak-İş, haksız yere töhmet altına bırakılmak isteniyor. Kıdem tazminatı konusunda Hak-İş'in temel yaklaşımı, var olan sorunların ortadan kaldırılması, kazanılmış hakların geriye götürülmemesi şartıyla yeni bir modeldir. Bunu gerçekleştirmek için de çabalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz."
Toplantıya katılan İçişleri ve Çalışma Bakanlığı Çalışma Genel Müdürü Hayati Sarper Özdağ’da bir konuşma yaptı. HAK-İŞ Başkanlar kurulunu Kıbrıs’ta yapılmasından duydukları memnuniyeti dile getiren Özdağ; “Sendikalar demokrasinin vazgeçilmez unsurlarıdır. Emeğin korunması ve geliştirilmesi için mücadeleleri çok önemlidir. Toplantınızı Kıbrıs’ta yapmanızdan dolayı sizlere ayrıca teşekkür eder, bu toplantının sendikal hareketinize katkı sağlayacağını umar, başarılar dilerim” ifadelerini kullandı.
BAŞKANLAR KURULU BİLDİRİSİ İÇİN TIKLAYINIZ...
© 2021 HAK-İŞ Konfederasyonu