HAK-İŞ OLARAK, BARIŞ PINARI HAREKÂTI'NIN HAKLILIĞINI ITUC İCRA KURULUNDA ANLATTIK
HAK-İŞ olarak, Barış Pınarı Harekâtının haklılığını 163 ülkede 331 üyesi olan ve 207 milyon işçiyi temsil eden ITUC (Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu) icra kurulunda dile getirdik.
HAK-İŞ Dış ilişkiler Sorumlusu Merita Yıldız, 16 Ekim 2019 tarihinde Brüksel’de gerçekleştirilen ITUC İcra Kurulunda yaptığı konuşmada, Barış Pınarı Harekâtı ile ilgili olarak Türkiye’nin haklılığını anlattı. Yıldız, bu harekâtın Türkiye’nin güvenliğini tehdit eden terör örgütlerine karşı ve mültecilerin güvenliği için yapıldığını söyledi.
Yıldız konuşmasında şu ifadelere yer verdi:
“Öncelikle HAK-İŞ’in insan ve işçi hakları konusunda ITUC ve ETUC ile aynı değerleri paylaştığını vurgulamak isterim. Fakat Türkiye gerçeği burada söylendiğinden farklı olduğunu söylemem gerekir. 9 Ekim 2019’da PKK’nin Suriye uzantısı olan PYD- YPG’ye karşı başlatılan “Barış Pınarı Harekâtı” ile ilgili sizlerle bazı verileri ve düşüncelerimizi paylaşarak bu durumu daha iyi anlamanızı sağlamak istiyorum. Böylece Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını kullandığını daha iyi anlayacaksınız.
Biz, Türkiye olarak, çok uzun zamandır terör konusu ve özellikle hemen hemen tüm ülke ve uluslararası kuruluşların terör örgütü olarak kabul ettiği PKK sorunu ile mücadele ediyoruz. PKK son 40 yıldır 40 binin üzerinde vatandaşımızı öldürdü.
PKK, Türkiye sınırında terörist faaliyetlerini sürdürürken PYD/YPG ise Suriye sınırında aynı şekilde faaliyet sürdürmektedir.
Suriye Kürtlerini hiçbir şekilde temsil etmeyen PYD/YPG’nin baskılarından dolayı Kürtler de dahil olmak üzere yüzbinlerce Suriyeli evlerinden ayrılmak zorunda kaldı. YPG’nin Suriye’de işlediği savaş suçları ile ilgili Uluslar Arası Af Örgünün de birçok raporunda yer almaktadır.
Ne yazık ki bu terörist örgüt bölgede konuşlanan birçok ülkenin varlığında daha fazla güçlendi, daha fazla hareket alanı buldu.
Bildiğiniz üzere Suriye sorununu Türkiye başlatmadı. Buna sebep olan bu ülkeler ise kendilerini tüm bu sorunlardan geri çekerken Türkiye komşu ülke olarak bunlarla yüzleşmek zorunda kaldı.
Türkiye’de 4 milyondan fazla Suriyeli mülteci yaşamakta. Bunların 500 binden fazlası Suriyeli Kürt. Onlar sınır boyunca faaliyet gösteren bu terörist örgütün boyunduruğu altında kalmak istemiyorlar.
Türkiye Suriyeli mültecilere kapılarını açmıştır. Onları kardeşlerimiz olarak kabul ettik ve her tür ihtiyaçlarını karşılamak üzere kampları inşa ettik ve yıllardır orda yaşıyorlar. Sayın Sharon Burrow, siz de Türkiye’ye geldiğinizde bu kamplarda ziyarette bulundunuz. Mültecilerin ne kadar iyi şartlarda kaldıklarını kendi gözlerinizle gördünüz. Fakat ilelebet orda kalamayacaklarını biliyoruz. Bu sorunun mutlaka bir çözümü olmalı. Hem Türkiye açısından ciddi bir ekonomik yük oluşturmakta hem de kendileri ne kadar iyi olursa olsun artık evlerine dönmek istiyorlar. Fakat burada öteki büyük sorun olan terör sorunu devreye girmekte. Terör olduğu sürece mülteciler evlerine dönemiyorlar.
Bu sebeplerden ötürü “Barış Pınarı Harekâtı” güvenli bir bölge oluşturmak amacıyla başlatılmıştır. Evlerinden canını kurtarmak için ayrılan Suriyeli Arap, Kürt, Türkmen, Hristiyan ve dönmek isteyen her kimseye böyle bir seçenek sunabilmektir amaç.
Bu operasyonla Türkiye BM Sözleşmesinin 51. Maddesi olan meşru savunma hakkını kullanmakta. Ayrıca daha önceki anti-terörist operasyonlarında olduğu gibi Barış Pınarı Operasyonunda da uluslararası kanunlara ve BM Sözleşmelerine sadık kalmayı taahhüt etmiştir ve bu çerçevede hareket etmektedir. Türkiye hiçbir şekilde sivillere zarar gelmeyecek şekilde dikkatli davranmakta ve bu konuda çok hassasiyet göstermektedir.
Bizler vatandaş ve STK’lar olarak ülkemizin yıllarca çektiği bu sorunlara karşı mücadele eden Barış Pınarı Harekâtı’nı destekliyoruz ve etrafında kenetlenmiş vaziyetteyiz. Konuyla ilgili 11 Ekim 2019 tarihinde AB Türkiye Karma İstişare Komitesi üyeleri olarak da ortak bir basın açıklaması yaparak desteğimizi bir daha gösterdik.
Bir vurgu yaparak konuşmayı sonlandırmak istiyorum; Türkiye’nin savaşı terörizme karşıdır, asla Kürt vatandaşlarına karşı değildir. Amacımız Mülteci krizini kalıcı bir çözüme kavuşturmaktır.”
© 2021 HAK-İŞ Konfederasyonu