ARSLAN, “ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU’NUN YAPISI DEĞİŞMELİ”

02 Kasım 2025 17:29, Haberler


ARSLAN, “ASGARİ ÜCRET TESPİT KOMİSYONU’NUN YAPISI DEĞİŞMELİ”

Genel Başkanımız Mahmut Arslan, 2 Kasım 2025 tarihinde Hizmet-İş Sendikamızın Antalya'da düzenlenen Genişletilmiş Başkanlar Kurulu toplantısına katıldı. 

Toplantıya Genel Başkanımız Arslan'ın yanı sıra, Hizmet-İş Sendikamızın Yönetim Kurulu Üyeleri, HAK-İŞ İl Başkanlarımız, Hizmet-İş Sendikamızın şube başkanları ve yardımcıları, Genel Başkan Danışmanları, Genel Sekreteri, Genel Sekreter Yardımcıları, Genel Disiplin ve Denetim Kurulu Üyeleri ve basın mensupları katıldı.

Toplantı Kuran-ı Kerim tilaveti sonrası, saygı duruşu ve İstiklal Marşının okunmasıyla başladı

Avrupa Sendikalar Konfederasyonu (ETUC) ve Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu (ITUC) tarafından Konfederasyonumuz HAK-İŞ’in 50. Yıldönümü için gönderilen video mesajların izlenimi gerçekleştirildi.

“Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun Yapısı Değişmeli”

Genel Başkanımız Mahmut Arslan, Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısının demokratik hale dönüştürülmesi çabamızı 50 yıldır her platformda  dile getirdiğimizi ifade ederek, “HAK-İŞ olarak her zaman şunu söyledik: “Bu Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısından sağlıklı bir asgari ücret çıkaramayız.” Gerek Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısı, gerek bu konudaki bağımsız ancak herkesin üzerinde mutabık kaldığı kriterlerin olmaması, gerekse Türkiye gerçeklerinden uzak bir kısım verilerin sadece TÜİK tarafından önümüze konulması, temsil konusundaki yetersizliği ve uluslararası alandaki yeni değişime rağmen Türkiye’nin 1970’li yıllardan kalan bu mevzuatının devam etmiş olmasına hep itiraz ettik. Muhataplarımızla birlikte işçileri temsil ettiğimiz konfederasyonlarımızın bazıları bizim bu taleplerimizi ne yazık ki ciddiye almadılar. Ancak gördüler ki 50 yıl sonra HAK-İŞ’in durduğu noktaya çok şükür gelmiş oldular. Evet, geç kaldık. 50 yıl geçti. Ama yine de bugün biz ortak bir noktada buluşmuş durumdayız. Artık 3 konfederasyon Asgari Ücret Tespit Komisyonu’nun yapısının değişmesi gerektiğinin altını çiziyoruz. Türkiye’nin en büyük toplu iş sözleşmesini yapıyoruz, asgari ücreti belirleyerek. Dolayısıyla 17 milyondan fazla emekçinin, asgari ücretle çalışanın yarısının ücretinin belirlendiği bir komisyondan bahsediyoruz” dedi.

“Mevcut Komisyon Yapısı Değiştirilmeden Yeni Asgari Ücret Belirlenmesine Karşıyız”

Arslan, konuşmasında asgari ücretin Türkiye’de emek hareketi açısından kritik olduğunu belirterek, “KİT’lerde yaklaşık 600 bin kamu işçisinin sözleşmesi yapıldı, özel sektörde bazı federasyonlar 100-150 bin işçiyi kapsayan toplu sözleşmeler imzaladı, buna karşılık asgari ücretin TÜİK verilerine göre çalışanların yarısını, yani yaklaşık 8 milyon kişiyi ilgilendiriyor. Bu yüzden Asgari Ücret Tespit Komisyonu çok daha güçlü ve temsil kabiliyeti yüksek olmalı. Bu nedenle mevcut komisyon yapısı değiştirilmeden yeni asgari ücret belirlenmesine karşıyız. Hükümetin ve ilgili bakanlığın Aralık ayından önce komisyonu yeniden düzenlemesi gerekli, bunun için hem kanun hem de yönetmelik değişikliğine ihtiyaç bulunuyor. HAK-İŞ olarak 50 yıldır bu konuyu dile getirdik, sadece eleştirmedik, nasıl bir komisyon olması gerektiğine dair de somut öneriler sunduk” diye konuştu.

“Köklü Bir İş Güvencesine İhtiyaç Var”

Arslan, sendikal örgütlenmenin önündeki en büyük engelin iş güvencesinin yetersizliği olduğunu dile getirerek, “Türkiye’de işe iade mekanizması zor ve sonuçları çoğu zaman uygulanmıyor. Bu yüzden sendikaya üye olan işçilerin yetki aşamasına gelince işten çıkarılıyor, bu da örgütlenmeyi başarısız kılıyor. 2003’teki İş Kanunu değişikliğinin yerine daha güçlü bir düzenleme getirilmeli, köklü bir iş güvencesine ihtiyaç var. Bu durumu toplu iş sözleşmelerini de olumsuz etkiliyor. Ülkemizde yaklaşık 2,5 milyon sendikalı işçi olmasına rağmen sadece 1,5 milyonu toplu sözleşmeden yararlanıyor. 18 milyon çalışanın çok büyük kısmı sendikasız ve sözleşmesiz. Bu nedenle HAK-İŞ’in hükümete, Çalışma Bakanlığı’na örgütlenmenin önünü açacak, iş güvencesini güçlendirecek, işten atılmayı sendikal faaliyete karşı bir silah olmaktan çıkaracak yasal düzenlemeler yapılması yönünde önerilerini sunduk, sendikal hareketin yeniden güçlenmesi için bu adımların gecikmeden atılması gerekiyor” şeklinde konuştu.

“Kayıt Dışı İstihdam Sadece Ekonomik Bir Sorun Değildir”

Örgütlenme ve sendikalaşma mücadelesinin önündeki en önemli engellerden birinin de kayıt dışı istihdam olduğunu ifade eden Arslan, “Türkiye’de 2002’de kayıt dışı çalışma oranı yüzde 50’ler düzeyindeydi, bugün yüzde 30’ların altına inse de hala OECD ülkelerinin yaklaşık iki katı seviyededir. Bu da şunu gösteriyor; Türkiye’de hâlâ çok geniş bir kesim sigortasız, sendikasız, toplu sözleşmesiz ve güvencesiz çalıştırılmaktadır. Kayıt dışı istihdam sadece ekonomik bir sorun değildir; iş sağlığı ve güvenliği alanında da en ağır sonuçları doğurmaktadır. Toplu sözleşmenin, denetimin ve sendikal yapının olduğu işyerlerinde iş kazalarına bağlı can kayıpları yüzde 1’in altına kadar düşmüş durumdadır” dedi.

“Kayıtsızlık ve Örgütsüzlük İş Kazalarını Artırıyor”

Genel Başkanımız Arslan, iş kazaları ile ilgili de şunları söyledi; “Kayıt dışı, denetimsiz, güvencesiz alanlarda sadece bir yıl içinde 2.000’e yakın emekçi hayatını kaybetmektedir. Bu tablo, 45 milyon istihdamlı Almanya’da yıllık yaklaşık 300 işçi ölümü görülürken, 18 milyon istihdamlı Türkiye’de bu sayının 2.000’lere çıkmasının nedeninin kuralsızlık ve örgütsüzlük olduğunu açıkça ortaya koymaktadır.”

“Kayıt Dışılığı Besleyen Boşluklar Kapatılmalı”

Arslan, kayıt dışı istihdam ile mücadeleye ilişkin olarak, kayıt dışı istihdamın tespiti ve cezalandırılmasının daha sıkı hale getirilmesi, sendikal örgütlenmeye karşı işten çıkarma gibi uygulamaların yasal olarak daha ağır yaptırımlara bağlanması, toplu sözleşme kapsamının özellikle özel sektörde genişletilmesi önerisinde bulundu. Arslan, “Tüm bunları yapabilecek imkan, kurumsal kapasite ve örgütsel tecrübe Türkiye’de vardır. Eksik olan kısım, parlamentonun bu konuda kararlı ve açık bir yasal düzenlemeyi hayata geçirmesidir. Kayıt dışılığı besleyen boşluklar kapatılmadan, sendikal örgütlülüğün önü hukuken açılmadan ve toplu sözleşme alanı büyütülmeden Türkiye’nin hem iş kazalarını azaltması hem de çağdaş bir çalışma hayatına kavuşması mümkün değildir” diye konuştu.

“HAK-İŞ’in 50 Yılını Önemli, Ciddi Ve Farkındalık Oluşturacak Etkinliklerle Kutluyoruz”

Genel Başkanımız Mahmut Arslan, etkinlikte yaptığı konuşmada, Sendikamız Hizmet-İş’in 47’nci, Konfederasyonumuz HAK-İŞ’in 50’nci kuruluş yıldönümü münasebetiyle bu yıl içerisinde çeşitli etkinlikler gerçekleştirildiğini belirtti. Arslan, “HAK-İŞ olarak 50. yılımıza yakışır bir şekilde çok önemli, ciddi ve farkındalık oluşturacak etkinlikleri gerçekleştirdik” dedi.  Arslan,  50. yıl etkinliklerimizin Konfederasyonumuzun yapacağı çeşitli çalışmalarla devam edeceğini kaydetti. 

“HAK-İŞ, Uluslararası Alanda da Aktif ve Etkili Bir Yapı”

Arslan, HAK-İŞ’in sadece Türkiye’de faaliyet gösteren bir sendikal konfederasyon olmadığını, uluslararası alanda da aktif ve etkili bir yapı olduğunu belirterek, “HAK-İŞ’in çalışma hayatı ve endüstri ilişkilerinin yanı sıra insan hakları konusunda da söz söyleyen, dünya gündemindeki sorunlara çözüm üreten bir konumda bulunuyor. Uluslararası sendikal örgütlerin de HAK-İŞ’i, özellikle Filistin’le dayanışması, göç konusundaki katkıları ve Balkanlar, Kafkaslar, Asya, Afrika ve Orta Doğu’daki çalışmaları sebebiyle takdirle karşılıyor, ITUC ve ETUC da bu çabalara özel önem veriyor” şeklinde konuştu.

“Mazlum Kim Olursa Olsun Yanında Durmayı Bir Mecburiyet Olarak Görüyoruz”

Arslan, HAK-İŞ’i sadece klasik anlamda bir sendika olarak görmediklerini, 2011 Genel Kurulu’nda alınan kararla birlikte hem Türkiye’de hem de bölgesel ve küresel düzeyde mazlumlardan yana bir hat izlemenin temel ilke hâline getirildiğini dile getirerek, “HAK-İŞ’in sadece üyelerinin ücret ve sosyal haklarıyla ilgilenen dar bir örgüt değil. Savaşlardan, işgallerden, yoksulluktan, göçten etkilenen tüm mağdur kesimlere karşı sorumluluk hisseden bir yapı olarak hareket ediyor. Bu yüzden HAK-İŞ’i tanımlarken yalnızca ulusal bir konfederasyon demek eksik olur. Aynı zamanda insan hakları eksenli, evrensel ilkelere dayalı, yeni ve adil bir dünya düzeni çağrısı yapan bir sivil toplum örgütü olarak da görülmesi gerekiyor. Rengi, dili, mezhebi, coğrafyası ne olursa olsun hiçbir ayrım sebebimiz değil; mazlum kim olursa olsun yanında durmayı bir mecburiyet olarak görüyoruz” dedi.

“KİT’lere Kadro Mücadelemiz Sürüyor”

Taşeron şirketlerde hala kadro bekleyen yüz binlerce çalışanının olduğunu dile getiren Arslan, “Özellikle KİT’lerde ve kamunun bazı alanlarında kadroya geçemeyen bu çalışanlar için daha önce iki ayrı bakanla protokol yapıldı. Buna rağmen bugüne kadar somut bir adım atılmaması, bu çalışanlarda ciddi bir hayal kırıklığı oluşturuyor. Belediyelerde ve bazı kamu kurumlarında toplu sözleşmelerin ve sosyal hakların yetersizliği tartışılırken, özellikle havalimanlarında çalışan işçiler sadece asgari ücretin yüzde 10’u kadar bir artış için yıllardır mücadele ediyor. Yol ve yemek gibi iki temel hakta bir iyileştirme yapılabilsin diye yoğun çaba harcanıyor. Buna rağmen bu işçiler Türkiye’nin en modern havalimanlarında düşük ücretlerle çalışmak zorunda kalıyor. Bu nedenle sorunun gerçek ve kalıcı çözümü, bu çalışanların da kadroya geçirilmesi gerekiyor” dedi.

“Yasal Düzenlemelerle 52 Günlük İlave Tediye Sorunu Çözülmeli”

6772 sayılı Kanun’a göre kamu işçilerine verilen 52 günlük ilave tediye (ikramiye) Belediyelerin Personel A.Ş. şirketlerinde çalışanlar için Yargıtay kararları nedeniyle uygulanamadığını ifade eden Arslan, “Bu çalışanların da 52 günlük ilave tediyeden yararlanabilmesi için açık ve net bir yasal düzenleme yapılmasına ihtiyaç var. Geçen yıl imzalanan kamu çerçeve protokolüne bu konu madde olarak kondu; yani bakanlık ve sendika birlikte personel A.Ş.’de çalışan ve taşerondan kadroya geçenlerin de 52 günlük ilave tediye alması için düzenleme yapılacak diye taahhüt etti. Bu nedenle çözümün adresi toplu sözleşme değil, Meclis’ten çıkarılacak açık bir kanun değişikliğidir. İşçilerin kadro aldıysak neden ikramiye alamıyoruz? sorusu yerindedir ve bu sorunun cevap bulması için yargıdaki belirsizliği aşacak bir yasal düzenleme gereklidir” diye konuştu.

“Ocak 2026 İçin Hedef; 100 bin Ev İşçisini Sendikamız Çatısı Altında Buluşturmak”

Sendikamız Hizmet-İş’in ev işçileri örgütlenmesine de değinen Genel Başkanımız Mahmut Arslan, Türkiye’de kimsenin el atmadığı bir zamanda HAK-İŞ ve Hizmet-İş olarak örgütlenmeye başladığımızı ve üç yıl içinde önemli bir mesafe aldığımızı belirterek, “Bugüne kadar yaklaşık yetmiş sekiz bin ev işçisini sendikamız çatısı altında buluşturduk, hedefimiz 24 Ocak 2026 yılında kuruluş yıldönümümüz de bu sayıyı 100 bine çıkarmak” dedi. 

“Emeklilik Kadim Bir Sorun Haline Geldi”

2024 yılından başlayarak hala çözülemeyen bir kadim sorun olan emeklilik konusuna da değinen Arslan, emeklilikte ortaya çıkan sorununun, çalışanları istemedikleri halde emekli olmaya zorlar hale geldiğini dile getirerek, “Sistemde daha uzun süre kalanların, yani daha çok prim ödeyenlerin emekli oldukları yılı erteledikçe daha düşük maaş alması gibi akla ve adalete aykırı bir durum oluştu. Bu yüzden yüz binlerce kişi “maaşım düşmesin” diye 2024’te emekli olmak zorunda kaldı. Oysa bu insanlar çalışmak istiyordu; sadece 2025’te, 2026’da, 2027’de emekli olduklarında maaşlarının yaklaşık yüzde 30-35 düşeceğini bildikleri için erken emekliliğe mecbur kaldılar. HAK-İŞ ve diğer iki konfederasyonlar bu konuyu Çalışma Bakanlığı’na, Hazine ve Maliye’ye ve siyasi partilere iletti; “bu model dünyada yok, düzeltin, iki maddelik düzenlemeyle çözülebilir” denildi. Ancak özellikle Maliye’nin katı tutumu nedeniyle adım atılmadı. Sonuçta ortaya şu tablo çıktı: İnsanlar bir yıl daha çalışıp daha fazla prim ödüyor ama emekli maaşları düşüyor. Buna ek olarak mevcut emeklilerin alt gruplarının maaşları 14 binden 16 bine çıkarılsa da bu tutarlarla geçinmek zor. Bu yüzden talep açık: Emekli aylıkları en az asgari ücret seviyesine çekilmeli, ileride emekli olacakların da “geciktirdiği için maaşı düşen” haksız durumu giderilmeli. Bu şekilde hem çalışanlar zorla emekliliğe itilmemiş olacak hem de sistem adil bir yapıya kavuşacak” dedi.

“Vergide Adaletli, Adil Bir Mekanizma Kurulmalı”

“HAK-İŞ Akademi’nin ilk çalışması, Türkiye’de vergi sistemi ve gelir dağılımındaki adaletsizliği bütün boyutlarıyla ortaya koyan bir rapor oldu” diyen Arslan, bu çalışmada mevcut vergi düzeninin kayıtlı ve maaşlı çalışan kesim üzerine kurulduğun, buna karşılık yüksek gelir elde eden bazı meslek ve sermaye gruplarının çok daha az vergi ödediği tespit edildiğini ifade ederek, “Yani sistem çok kazanan çok vergi versin ilkesine göre değil, tam tersine kolay ulaşılana çok vergi mantığıyla işliyor. Çalışan bir işçi birkaç ay içinde yüzde 20, sonra yüzde 27 vergi dilimine girerken, yüksek kazanç elde eden bazı kesimlerin sembolik vergiyle sistemi sürdürmesi açık bir adaletsizlik olarak gösterildi. HAK-İŞ bu yüzden aile sorumluluğunu esas alan, çocuk sayısını ve geliri dikkate alan, Batı’daki örneklere benzeyen yeni bir vergi modeli önerdik” dedi.

“Düşük Ve Orta Gelirli Kesimlere Yönelik Vergi Baskısı”

Bu adaletsizliğin sadece vergide değil, gelir ve servet dağılımında da görüldüğünü belirten Arslan, “Son 5 yılda ve önümüzdeki 5 yıl için yayımlanan uluslararası raporlara göre dolar milyoneri sayısının en hızlı arttığı ülke Türkiye. Buna karşılık kiralar ve konut fiyatları OECD ortalamasının çok üzerinde artmış durumda; 10 yılda kiralarda 16 kat, konutta 20 katlara varan artışlar yaşandı. OECD’nin 2023 verilerine göre Türkiye, gelir dağılımı bozukluğu bakımından en kötü birkaç ülkeden biri. Bu tablo, ülkede üretilen refahın adil paylaşılmadığını, yükün emekçi ve bordrolu kesimin sırtına yüklendiğini gösteriyor. Buradan çıkarılan sonuç şu; Devlet vergi alır ama adil alırsa meşruiyeti olur. Bin yıl önce Kutadgu Bilig’de anlatılan devlet-toplum dengesi bugün de geçerlidir; yasa adil olacak, vergi adil olacak, güvenlik sağlanacak. Türkiye’de ise özellikle düşük ve orta gelirli kesimlere yönelik vergi baskısı artarken, yüksek gelir gruplarında ciddi bir muafiyet alanı oluşmuş durumda. HAK-İŞ bu nedenle sadece eleştiri getirmiyor, hazırladığı modeli hükümete sunuyor, “gelin masada konuşalım” diyor. Ama bu adaletsizlikler giderilmediği sürece hem emekçilerin hem de toplumun devlete olan güveni zedeleniyor. Buna rağmen HAK-İŞ, bunu bir siyasi tartışmaya dönüştürmeden, ülkenin imkânlarının adil paylaşılması için sosyal diyalog kanallarının açılmasını ve ilgili bakanlıkların ivedi adım atmasını istiyor” şeklinde konuştu.

“Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi, Sendikalarla Müzakere Edilmeliydi”

Orta Vadeli Program’la birlikte gündeme gelen Tamamlayıcı Emeklilik Sistemi hazırlıklarında konfederasyonların sürece dahil edilmediğini belirten Arslan, “Türkiye’de örgütlü işçileri temsil eden üç konfederasyon olmasına rağmen, bu kadar doğrudan işçiyi ilgilendiren bir konuda görüşleri alınmadan ilerlenmesi gerekmiyor. Planlanan modelde bireysel emeklilikle birleştirilen, işçi ve işverenden eşit kesinti alınarak fon oluşturulan yeni bir sistem öngörülüyor. Oysa şu anda işçiler zaten vergi, prim, hayat pahalılığı altında zorlanıyor. Böyle bir yük getirilmeden önce çalışanlara bunun gerekçesi ve faydası anlatılmalı, sendikalarla müzakere edilmeliydi. Aksi hâlde biz yaptık, siz ödeyin anlayışı ortaya çıkıyor ve hükümet ve emek kesimi arasındaki bağ daha da zayıflıyor” dedi.

“Filistin Davasının Israrla Gündemde Tutulması Görevi HAK-İŞ’in”

 Filistinlilerin öldürülmesine zemin hazırlanıyor. Bu da dünyayı aldatmaya dönük ikiyüzlü bir politika olarak görülüyor. Batı’nın, özellikle Almanya’nın, insan hakları ve demokrasi söylemleriyle İsrail’i kayıtsız şartsız desteklemesi ciddi bir çelişki olarak gösteriliyor. İslam dünyasının sessizliği, uluslararası sendikal hareket içinde Ortadoğu, Afrika ve Asya’dan yeterince güçlü ses çıkmaması da ayrı bir sorun olarak belirtiliyor. Bu şartlarda Filistin davasının ısrarla gündemde tutulması, katliamları meşrulaştıran algı operasyonlarına karşı ses çıkarılması ve uluslararası alanda sürekli hatırlatılması görevi HAK-İŞ’e düşüyor” dedi.


HABERE AİT GÖRSELLER :

02 Kasım 2025 17:29, Haberler


© 2024-2025 HAK-İŞ Konfederasyonu