ARSLAN: “KAZANILMIŞ HAKLARDAN TAVİZ VERMEDEN MAĞDURİYET GİDERİLMELİ”
HAK-İŞ Başkanlar Kurulu Genel Başkan Mahmut Arslan başkanlığında, kıdem tazminatı başta olmak üzere çalışma hayatını yakından ilgilendiren konular ve HAK-İŞ 38. Kuruluş yıldönümü kutlama hazırlıklarını görüşmek üzere toplandı. Genel Başkanımız Arslan, kıdem tazminatı konusunda yaşanan mağduriyete dikkat çekerek, “Kazanılmış haklardan taviz vermeden mağduriyetlerin giderilmesi için müzakere etmeye hazırız” dedi.
Arslan, Başkanlar Kurulu toplantısının başında yaptığı açıklamada, geçtiğimiz hafta toplanan Çalışma Meclisi toplantısının ardından kıdem tazminatı, alt işverenlik ve geçici istihdam büroları gibi çalışma hayatının önemli sorunlarının tekrar Türkiye’nin gündemine geldiğine dikkat çekerek, bu konuda bir bilgi kirliliği olduğunu ve çalışanlar başta olmak üzere kamuoyunda bir rahatsızlık yaşandığını söyledi. Arslan, yapılan araştırmalarda, özel sektörde çalışan işçilerin çok büyük bölümünün kıdem tazminatlarını alamadığını, iş mahkemelerinin ve Yargıtay’da görülen davaların yarısından çoğunu kıdem tazminatı davalarının oluşturduğunu, milyonlarca insanın kıdem tazminatı hakkını yargıda uzun yıllar süren bir mücadeleyle aramak zorunda kaldığını ifade etti.
Sosyal güvenlik kurumu (SGK) verilerine göre 2011 yılı içinde kuruma yaklaşık 12,5 milyon işten çıkış bildirgesi verildiğini, bunların da sadece yüzde 10’unun kıdem tazminatına hak kazanılabildiğine dikkat çeken Arslan, “Bu rakam kıdem tazminatı konusunda önemli bir sorunla karşı karşıya olduğumuzun temel göstergesidir” dedi.
Arslan, kıdem tazminatı konusu açıldığında işverenler tarafından yüksek sesle işgücü maliyetlerinin gündeme getirildiğini, ancak işçi devrinin oldukça yüksek olduğunu ortaya koyan SGK verileri incelendiğinde 11,7 milyon kayıtlı işçinin 5,5 milyonunun bir yıldan daha az bir süredir aynı iş yerinde çalıştığını vurguladı. 2011 yılında yetkili mercilere yapılan işçi şikayetleri içinde kıdem tazminatlarının yüzde 42.4 gibi oldukça yüksek bir oranda olduğunu ifade eden Arslan, “Bu tablo, kıdem tazminatının kuruluş felsefesine aykırıdır. Kamu sektöründe çalışanların dışında özellikle özel sektörde kıdem tazminatına erişim konusunda büyük bir sıkıntı yaşanmaktadır” dedi.
“TALEBİMİZ ADALETSİZLİKLERİN YAŞANMAYACAĞI BİR SİSTEM”
HAK-İŞ’in kıdem tazminatı konusunda istisnasız her bir çalışan için güvence altına alınacak, haksızlıkların, adaletsizliklerin yaşanmayacağı bir sitemin geliştirilmesini talep ettiğini ifade eden Arslan, şunları söyledi:
“Kıdem tazminatının alınması konusunda yaşanan sorunların ortadan kaldırılması, uygulanabilir ve sürdürülebilir bir noktaya taşınmasını garanti edecek güçlü bir sistem kurulmalıdır. HAK-İŞ, kıdem tazminatı konusunda kazanılmış haklardan geriye gidiş olmayacak şekilde özellikle özel sektörde yaşanan ve çalışanların mağduriyetine neden olan kıdem tazminatı sorunun çalışanlar lehine çözüme kavuşturulması için konuşmaktan, çözüm önerilerini tartışmaktan yanadır. Konfederasyonumuz kıdem tazminatı konusunda bir fon oluşturulması yönündeki görüşlerini eskiden beri savunarak gelmektedir. Bu konuda görüşlerimiz belirtmeye devam edeceğiz.”
“2002’DE HAZIRLANAN TASLAĞI MÜZAKEREYE HAZIRIZ”
Arslan, 1999 yılında HAK-İŞ, TÜRK-İŞ, DİSK, TİSK ve Hükümeti temsilen hocaların yer aldığı 9 kişilik bir bilim kurulu oluşturulduğunu ve bu bilim kurulunun 2002 yılında Kıdem Tazminatı Fon Taslağını ortaya çıkardığını anımsatarak, bu taslağın HAK-İŞ’in kıdem tazminatı konusundaki yol haritasını oluşturduğunu ifade etti. Kıdem tazminatı konusunda son günlerde farklı taslaklar üzerinden tartışmalar yürütüldüğüne dikkat çeken Arslan, “HAK-İŞ Konfederasyonu olarak üzerinde çalıştığımız ve üzerinde yürümek istediğimiz taslak, 2002 yılında Bilim Heyetinin oluşturduğu taslaktır. Bu taslağı müzakere etmeye hazırız” dedi.
Kıdem tazminatının sürdürülebilir olmaktan çıktığını ve çalışanların büyük bir bölümünün mağdur olduğunu belirten Arslan, “Kamunun dışında işçilerin büyük bir bölümü kıdem tazminatı alamamaktadır. Gerek yasanın getirdiği bir kısım eksiklikler, gerekse işverenlerin hoyratça tutumları ne yazık ki sistemi bu noktaya getirmiştir. Biz bunun sürdürülebilir olmadığına inanıyoruz. Milyonlarca özel sektörde çalışan işçinin kıdem tazminatı almadan iş akitlerinin feshedilmesi, kıdem tazminatlarının hiç edilmesi, kıdem tazminatından mahrum edilmesine bir sivil toplum örgütü, bir işçi konfederasyonu olarak asla göz yumamayız. Bunu görmezlikten gelemeyiz. Buna asla sessiz kalamayız. Bu sorun ciddi bir sorundur ve bu sorunu çözmek zorundayız. 2002 yılında 9 kişilik Bilim Kurulu tarafından hazırlanan Kıdem Tazminatı Fon Taslağımız bu sorunu çözmeye yöneliktir. Bu konuşulmaz, tartışılmaz, üzerinde yazılmaz çizilmez bir taslak değildir. Biz bunu müzakere etmeye hazırız” diye konuştu.
“30 GÜNLÜK PRİM HESABI TEMEL ŞARTIMIZ”
Genel Başkanımız Arslan, bir gazetecinin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik’in “Kıdem tazminatının 20 güne düşürülmesini isteyen sendikalar var” sözünün anımsatması üzerine, HAK-İŞ’in tartışmayı kabul ettiği Kıdem Tazminatı Fonu Taslağında, tazminatın 30 günlük ücret üzerinden hesaplandığına dikkat çekti. Arslan, “Bizim olmazsa olmazımız 30 günlük ücrettir. HAK-İŞ Konfederasyonu olarak, 30 günün altına düşürülmesini asla tartışmadık. Bu konuda HAK-İŞ’in ve sendikalarımızın farklı bir görüşü de söz konusu değildir. 30 günlük bir prim esas alınması temel şartlarımızdan bir tanesidir. HAK-İŞ Konfederasyonu Yönetim Kurulumuz başta olmak üzere sendika başkanlarımız da burada, hiçbir sendikamızın çalışma bakanımızı ziyaret ederek, bu konuda herhangi bir görüşme yapması da, böyle bir talebi de söz konusu olmamıştır. Dolayısıyla bu konunun muhatabı HAK-İŞ değildir. Sayın Bakan, bu teklifte bulanan sendikayı açıklasın. Kamuoyunu bu kadar meşgul etmeye gerek yok. Sayın bakan hangi sendika, kim böyle bir öneri getirmişse onu açıklarsa sorun çözülmüş olur. Onun için karanlıkta göz kırpmaya gerek yok” dedi.
“ALT İŞVERENLİK VE GEÇİCİ İSTİHDAM BÜROLARI”
"AB ve ILO sözleşmeleri temel referans”
Gündemdeki bir diğer konunun da alt işverenlik uygulaması olduğunu söyleyen Arslan, “Bugün ülkemizde yaklaşık 800 bin işçi güvencesiz koşullarda taşeron işçi olarak çalışmaktadır. Başta belediyeler olmak üzere kamu ve özel sektörde her geçen gün daha da yaygınlaşan taşeron işçilik uygulaması çalışma hayatının en temel sorunu haline gelmiştir” dedi. Arslan, örgütsüzlüğü, güvencesiz çalışmayı, kayıtdışını, kuralsızlığı tetikleyen, insan onuruna yaraşır düzgün iş tanımını yok sayan taşeron işçilik uygulamasının, çalışma hayatının dengelerini bozduğunu, ekonomik ve sosyal olarak büyük bir tahribat yarattığını belirtirken, “HAK-İŞ olarak kölelik sistemiyle eş değer bir hale gelen ve kabul edilemez bulduğumuz alt işverenlik uygulamasını teşvik eden politikaların terk edilmesi gerektiğine inanıyoruz” dedi. Arslan, bu konuda temel referansın ILO sözleşmeleri olması gerektiğine dikkat çekti. Arslan, alt işveren işçilerinin ücret alacakları, sendikal örgütlenme, senelik izinlerinin hak edilmesi ve kullanılması, kıdem tazminatı ile işverenlerin değiştiği durumlarda yaşanan mağduriyetlere ilişkin İş Kanununda yer alan düzenlemelerin güçlendirilmesi gerektiğini söyledi. Arslan, 4734 ve 4735 sayılı kanunlar ile alt mevzuat metinleri 94 sayılı ILO sözleşmesine uygun hale getirilmesi gerektiğini vurguladı.
Geçici istihdam bürolarına da çalışanların hak ve menfaatleri çerçevesinde yaklaştıklarını ifade eden Arslan, “Ülkemizde işkolu esasına göre olan sendikal üyelikler bu şekilde bir çalışmada mümkün olamayacak, çalışanların kıdem tazminatı, yıllık ücretli izinleri ve ücretleri konusunda mağduriyetler meydana gelecektir. Kaldı ki Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilen yasada bu konulara ilişkin son derece zayıf hükümler yer almaktaydı. HAK-İŞ olarak bu çalışma şeklinin suiistimal edileceğini düşünüyoruz. HAK-İŞ olarak, bu konuda da temel referansımız ILO ve AB’dir. Suiistimalleri engelleyecek şekilde güçlü şekilde denetlenecek bir düzenleme için; ILO’nun 181 sayılı sözleşmesi (ülkemiz bu sözleşmeyi kabul eden ülkeler arasında yer almamaktadır) referans sözleşme ile Avrupa birliğinin 19 Kasım 2008 tarih ve 2008/104/ec tarihli yönergesi dikkate alınır ise bu konuyu ev işçileri, geçici tarım işçileri çerçevesinde tartışabileceğimizi belirtmek isterim” dedi.
© 2021 HAK-İŞ Konfederasyonu