ARSLAN: "BÜTÜN EMEKÇILERI HAK-İŞ'E DAVET EDİYORUZ"
Genel Başkanımız Mahmut Arslan, ülkemizde 1 milyondan fazla taşeron işçinin kamuda güvencesiz, sözleşmesiz, hiçbir temel hakkını kullanamadan çalıştığını belirterek, "Başta taşeron işçiler olmak üzere bütün emekçileri sendikalarımıza üye olmaya çağırıyoruz" dedi.
ye'nin iş kazaları konusunda bir zihniyet değişimine ihtiyacı olduğunu dile getiren Arslan, "Aslında kazalardan sonra tartışmak yerine, kazaları önleme konusunda yeni adımlar atmamız gerekiyor. Ölümlü kazaların yüzde 95'i önlenebilir. Bu, gerçekten Türkiye için büyük bir kayıp, büyük bir ayıp" dedi.
Genel Başkanımız Mahmut Arslan, 19 Ocak 2015 tarihinde HAK-İŞ Antalya İl Temsilciliği tarafından "HAK-İŞ'te Örgütlenelim Geleceği Birlikte İnşa Edelim" sloganıyla düzenlenen, HAK-İŞ'e üye sendikaların Antalya Temsilciler Meclisi Toplantısına katıldı. Arslan, iş sağlığı ve iş güvenliği, taşeron işçi sorunu, Türkiye’deki sendikal yapı, G20 Zirvesi, Hrant Dink Cinayeti, Charlie Hedbo’ya yönelik saldırı ve gündeme ilişkin konuları değerlendirdi.
2015 yılı içerisinde düzenlenecek olan G20 Zirvesi'nin Antalya'da yapılacağını hatırlatan Arslan, HAK-İŞ Konfederasyonu'nun da G20'nin işçi kesimini oluşturan L20 üyesi olduğunu ve 21 Ocak tarihinde Ankara’da L20’nin Türkiye kanadı ile ortak bir basın toplantısı gerçekleştirileceğini ifade etti.
"Antalya Tarım ve Turizmde Öne Çıkan Bir Kent”
Antalya'nın tarım ve turizmde öne çıkan bir kent olduğunu ancak sanayileşme sıralamasında gerilerde kaldığını vurgulayan Arslan, kent halkının yaşam standartlarının artırılması, kentleşme konusunda önemli adımların atılması, ulaşım konusundaki eksikliklerin giderilmesi, başta hızlı tren olmak üzere Antalya'nın Anadolu'ya bağlanması gibi çalışmaların 2015 yılında hayata geçirilmesini istedi.
“Taşeron Uygulaması Modern Köleliktir ”
Ülkemizde 1 milyondan fazla taşeron işçinin kamuda güvencesiz, sözleşmesiz, hiçbir temel hakkını kullanamadan çalıştığını ifade eden Arslan, “Bu durum Türkiye'nin bir ayıbıdır" dedi.
Kamuda taşeron uygulamasının "modern kölelik" anlamına geldiğinin altını çizen Arslan, hükümetin bu alanda yeni adımlar atmasının gerekliliğini ifade etti.
2014 yılında ‘Torba Yasa’ ile kamuda çalışan taşeron işçilere yönelik bazı haklar verildiğine değinen Arslan, taşeron işçilerin toplu sözleşme hakkının sağlanmış olmasını, kıdem tazminatlarının, izinlerinin ve fazla çalışmalarının güvence altına alınmasının olumlu olduğunu vurguladı.
Taşeron uygulaması konusunda daha yapılacak çok iş olduğunu vurgulayan Arslan, 2014 yılının Ocak ayında "Hakkın Bize Emanet", "Sendika Seni Korur" sloganıyla başlatılan kampanya ile bütün taşeron işçilerin HAK-İŞ çatısı altında örgütlenmeye davet edildiğini hatırlattı.
Kampanyaya olumlu tepkiler gelmesine rağmen taşeron işçilerin sendikalaşma oranını yeterli olmadığını belirten Arslan, "Bütün taşeron işçileri sendikalarımızda örgütleyip, onların öncelikle toplu sözleşme hakkını kullanmasını, sonra da kamuda işçi olarak çalışmalarını sağlayacak yeni düzenlemelerin yapılması konusunda, ciddi adımları atmaya çalışıyoruz" dedi.
Geçici işçilerin kamuda 5 ay 29 uygulamasına takıldıklarını ve yılın geriye kalan 6 aylık kısmında işsiz kaldıklarını dile getiren Arslan, "Kamuda çalıştırılacak geçici işçilere uygulanan 6 ay sınırının kaldırılması ve ihtiyaca göre geçici işçi çalıştırmanın önünün açılmasını istiyoruz" dedi.
“Ölümlü Kazaların %95’i Önlenebilir ”
Arslan, yeni düzenleme, kanun ve yönetmeliklerle Türkiye'de iş kazalarının önüne geçilmeye çalışıldığını ancak halen ölümlü kazaların yaşanmaya devam ettiğini ifade etti.
İstanbul'da dün trafo patlaması sonucu bir işçinin öldüğünü, 3 kişinin de yaralandığını hatırlatan Arslan, "Türkiye'nin iş kazaları konusunda bir zihniyet değişimine ihtiyacı var. Aslında kazalardan sonra tartışmak yerine, kazaları önleme konusunda yeni adımlar atmamız gerekiyor. Ölümlü kazaların yüzde 95'i önlenebilir. Bu, gerçekten Türkiye için büyük bir kayıp, büyük bir ayıp. Bu konuda hep beraber, toplumsal olarak, işverenler, işçiler, bütün vatandaşlarımızda ortak bir duyarlılığa ihtiyacımız var” dedi.
Sendikasız, örgütsüz iş yerlerinde ölümlü iş kazalarının yüzde 97 seviyesinde olduğuna değinen Arslan, Sendikaların ve toplu sözleşmenin olduğu yerlerdeki kazaların ise yüzde 3 civarında olduğunu vurguladı. Arslan, "Örgütlenmeyi gerçekleştirebilirsek, işyerlerinde sendikalaşmayı gerçekleştirebilirsek, iş kazalarının da süratle aşağı ineceğine inanıyoruz" dedi.
"Sendikal Yapımız Çağdaş Dünya’ya Yakışmıyor"
Resmi istatistiklere atıfta bulunan Arslan, Ülkemizde 13 milyon sigortalının 250 bininin kamuda, geriye kalan kısmının ise özel sektörde çalıştığını, 12 milyonluk bu kesiminde 6 milyonunun asgari ücret aldığını ifade etti.
"Bütün Emekçileri Sendikalarımıza Üye Olmaya Çağırıyoruz"
Çalışanların çoğunluğunun sendikasız, güvencesi ve toplu sözleşmesiz çalıştırıldığını yineleyen Arslan, şunları kaydetti:
"HAK-İŞ olarak sadece taşeron işçileri değil, bütün emekçileri sendikalarımıza üye olmaya çağırıyoruz. Örgütlenelim ve bu süreci toplu sözleşmeli, sendikalı bir sürece dönüştürelim. Üç konfederasyon ve bağımsız sendikaların toplam üye sayısı 13 milyon içinde yüzde 10'u bile bulmuyor. Yüzde 90'ı sendikasız, toplu sözleşmesiz bir sistemden bahsediyoruz. Bunu ortadan kaldırmak için de yoğun bir çabaya ihtiyaç var. Türkiye'nin her alandaki gelişmesi, değişimi, dönüşümü, gerçekten dünyanın 16. büyük ekonomisi olma konusunda attığı adımlar, makroekonomik dengeleri, ortaya koyduğu başarısı, ciddi anlamdaki altyapı çalışmaları, sosyal değişim projeleri, sağlıkta, ulaşımdaki önemli atılımlarına paralel olarak, sendikal yaşamın da aynı oranda büyümesi, gelişmesi ve değişmesi gerekiyor. Maalesef bütün olumlu adımlara rağmen endüstri ilişkiler sistemimiz, sendikal yapımız hala 20. yüzyılın gerisinde ve çağdaş dünyaya yakışmayan bir tablo ile karşı karşıyayız" dedi.
“Hrant Dink Cinayeti Aydınlatılmalıdır ”
Arslan, 19 Ocak tarihinin, gazeteci Hrant Dink cinayetinin 8. yılı olduğunu hatırlatarak, aradan geçen 8 yılda Hrant Dink cinayetinin perde arkasının aydınlatılamadığını ifade etti.
Kamunun yeni aldığı bazı kararlar olduğunu hatırlatan Arslan, "Yargı sürecinde yeni değişiklikler, yeni oluşturulan bazı soruşturmalar, itiraflar var. Hrant Dink'in pusu kurularak, kamu görevlilerinin bazılarının ihmali, bazılarının tertibi ile öldürüldüğü anlaşılmaktadır. Bu cinayetin bir an evvel aydınlatılması ve gerçek faillerinin yargı önüne çıkarılması en büyük dileğimizdir” dedi.
Hrant Dink’in de 77 milyon Türkiye Cumhuriyeti yurttaşından bir tanesi olduğunu dile getiren Arslan,” Hrant Dink, bu topraklarda doğmuş, bu topraklarda yaşamayı temel kabul etmiş, kendisine yönelik bu toprakları terk etmesi telkinlerini hiçbir zaman kabul etmemiş ve bu topraklarda yaşamayı sürdürmüştü. Onun bu topraklara aşkının, sevdasının sonucu, kalleşçe, haince bir pusuyla öldürülmemesi gerekirdi. Maalesef Türkiye bunları yaşadı. Biz ölümünün 8. yılında Hrant Dink'i rahmetle anıyoruz” dedi.
“Karikatür Krizinde Yeni Bir Provokasyon Oluşmasına Neden Olanları Kınıyoruz"
Arslan, Fransa'daki mizah dergisi Charlie Hebdo'ya yönelik saldırının, HAK-İŞ olarak "ama" ve "fakat" demeden kınandığını, insanların, yaptıkları, yazdıkları veya çizdikleri gerekçe gösterilerek katledilmesine HAK-İŞ olarak itiraz edildiğini vurguladı.
Arslan, saldırının ardından özellikle batı dünyasında bazı kesimlerin, İslam dini ve Müslümanlara karşı kin ve nefretinin körüklenmesine sebep olduğunu, provokasyon ve tahriklerle İslam dünyasına yönelik bir senaryonun devreye sokulmak istendiğinin altını çizdi.
Geçmişten bugüne meydana gelen bütün savaşlarda milyonlarca insanın hayatını kaybettiğini hatırlatan Arslan, bu savaşlarda öldüren kişilerin mensup oldukları dinlerle anılmaması gerektiğini ifade etti.
Charlie Hebdo Dergisi'nde yayınlanan karikatürleri, Türkiye'de sayfalarına taşıyan yayın organlarına da tepki gösteren Arslan, şunları kaydetti:
"Türkiye'de bu karikatür dergisinin karikatürlerini yayınlayarak yeni bir kaosun, yeni bir tahrikin, yeni bir provokasyonun oluşmasına sebep olanları da kınıyoruz. Bunu basın, fikir, inanç özgürlüğü olarak ortaya koymak isteyenleri de uyarmak istiyoruz. Hiçbir özgürlük, hiçbir düşünce ve fikir özgürlüğü, bir başkasının inançlarına, değerlerine, kutsalına saldırma hakkı veremez. Hiç kimsenin, inançlarına, değerlerine, kutsalına, bir başkasının inanç, düşünce, fikir özgürlüğünden yola çıkarak saldırmasını, hakaret etmesini, aşağılamasını ve onlar üzerinden yorum yapmasını asla kabul etmiyoruz. Herkesin fikir ve düşünce hürriyetini sonuna kadar savunuyoruz. O fikir ve düşünce hürriyetini biz kendi değerlerimize aykırı görsek bile bunları savunuyoruz ama hakaret etmeden, kutsallara saldırılmadan, toplumun hassasiyetlerine dikkat ederek bu görüşlerimizi ifade etmemiz gerekiyor."
Arslan, Sendikalarımızın Antalya Temsilcilerinin Sorunlarını Dinledi
Genel Başkanımız Arslan, basın açıklamasının ardından HAK-İŞ'e üye sendikaların Antalya Temsilcileri ile görüş alışverişinde bulundu. Temsilcilerin sorunlarını tek tek dinleyen Arslan, HAK-İŞ'in Antalya'daki örgütlenme çalışmalar hakkında bilgi aldı ve HAK-İŞ'in yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verdi. Arslan, sendika temsilcilerinden örgütlenme konusunda yoğun bir çalışma yapılmasını, HAK-İŞ'in bu konuda bütün gücüyle sendikalarının yanında olduğunu söyledi.
Genel Başkanımız Arslan, Antalya temasları kapsamında da çoğunluğunu taşeron işçilerin oluşturduğu HAK-İŞ üyesi işçilere öğle yemeğinde biraraya geldi. Arslan işçilerin başta örgütlenme konusu olmak üzere işyerlerinde yaşadıkları sorunları dinledi. HAK-İŞ'in yürüttüğü çalışmalar hakkında bilgi verdi.
© 2021 HAK-İŞ Konfederasyonu