“TÜRK SENDİKAL HAYATINDA YERLİ VE MİLLİ BİR DURUŞ: HAK-İŞ”
Genel Başkanımız Mahmut Arslan, HAK-İŞ’in Türk sendikal hayatında 1970’li yılların son çeyreğinden itibaren önemli bir zihniyet dönüşümünü gerçekleştirdiğini belirterek, HAK-İŞ’in emek dünyasında “yerli ve milli” bir duruş olduğunu, çatışmacı ve istismara açık emek örgütlenmelerinden ayrı ve farklı bir anlayışı bulunduğunu ifade etti.
Genel Başkanımız Mahmut Arslan, 5 Kasım 2015 tarihinde TASAM (Türk Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi)’nin İstanbul’da düzenlediği “Medeniyet İnşası Türkiye Vizyonu” Kongresine katıldı. Arslan, bilim adamları, sivil toplum örgütü temsilcileri, devlet ve özel sektör temsilcilerinin katıldığı çalıştayda, “Erdemli Bir Sendikal İnşa için EMEK VE DEĞER” konulu bir konuşma yaptı.
Arslan, “Emeğin bir “değer” olarak görülmesi gerektiği”ne vurgu yaparak, “mutlak ölçülerimiz ve tarihî kültürümüzde emek, belirleyici bir değer olarak bugüne kadar var olagelmiştir” dedi.
Medeniyet inşası yolunda “emeğin yaşayan bir değer” olduğuna vurgu yapan Arslan, şunları kaydetti:
“Emek; 20. yüzyılın son çeyreğine kadar alınteri ve hak temelinden çok, ideolojik-çatışmacı ve istismara açık bir temel üzerinde tahkim edildi. Bu tarihten sonra (1976) yeni ve yerli referansları esas alan bir dünya görüşü ve medeniyet inşası yolunda yaşayan bir değer olarak emek, yeni sendikal hareketin medeniyet inşasında referans değer olarak ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu yaklaşım, kendisini Sendikal harekette HAK-İŞ Konfederasyonuyla birlikte vücut bulmuştur. Bu anlamda iki örnek vermek gerekirse; “Medeniyetler Buluşmasından Küresel Sendikal İnşaya” ve “Erdemli bir Sendikal İnşa” temaları HAK-İŞ’in emeği bir değer olarak Medeniyet inşasında önemli ve itici bir güç ve fonksiyon olarak öne çıkarmıştır.”
HAK-İŞ’in Türk sendikal hayatında 1970’li yılların son çeyreğinden itibaren önemli bir zihniyet dönüşümünü gerçekleştirdiğine vurgu yapan Arslan, HAK-İŞ’in emek dünyasında “yerli ve milli” bir duruşu olduğu ve bunun da yerli köklerinde Ahiliğin önemli bir referans oluşturduğunu ifade etti. Arslan, HAK-İŞ’in çatışmacı ve istismara açık emek örgütlenmelerinden ayrı ve farklı bir anlayış oluşturduğunu söyledi.
Emeğin, 20. Yüzyılın son çeyreğine kadar özellikle sanayileşme ile birlikte şekillenen dünyada ideolojik-çatışmacı ve istismara açık bir temel üzerinden tahkim edildiğini anımsatan Arslan, şunları kaydetti:
“Bu anlayış Türkiye’de de aynı karakteriyle egemen olmuşsa da 20. Yüzyılın son çeyreğinde (1976) “alınteri ve hak” temelinde medeniyet inşasına katkı bilinciyle HAK-İŞ’i ortaya çıkarmıştır. HAK-İŞ’in her türlü sömürü ve istismardan arınmış bir değer olarak emeğin örgütlenmesi mücadelesinde attığı ilk adım, bugünlere gelecek ve yerli ve erdemli bir sendikal inşayı gerçekleştirecektir. Bir “değer” olarak insan emeğini esas alan HAK-İŞ, kurulduğu günden bu tarafa emek dünyasında; çatışmadan değil diyalogdan yana, çelişkileri artırmak ve yoğunlaştırmadan yana değil, birliktelikleri arama ve yoğunlaştırmadan yana, emeğin ve sermayenin adil bir zemin üzerinde adilce yürüyüşünü sürekli kılmak için mücadelesini bugüne kadar sürdürmüş ve sürdürmektedir. Globalleşen dünyanın yükselen değerleri olan Demokrasi, İnsan Hakları, Özgürlükler şemsiyesi altında HAK-İŞ’in yeni yüzyıl şartlarındaki duruşuna baktığımızda... Yerel değerlerle küresel değerleri diyalog zeminine taşıyan bir anlayışa sahiptir. HAK-İŞ; bu anlayışla, Sanayi çağının endüstri ilişkileri içerisinde ‘Türkiye’ye özgü’ bir biçimde kurumsallaştı. Yarım asra yakın tarihinde, emeğin gerçek biçimde örgütlenmesinin ve bir “değer” olarak dikkate alınmasının örneklerini verdi. Endüstriyel ilişkilerde özgün modeller ortaya koydu. ‘Anadolu emekçilerinin’ kentlere rengini verdiği ‘endüstriyel şemalar’ oluşturdu. Yüzyılın yükselen değerlerinin gerisinde kalmadı, aksine bu değerlere ‘yeni yorumlar’ getirdi. Yani HAK-İŞ; yeni iklim, yeni ortam ve yeni ihtiyaçlara kendi rengini verecek bir ‘yapısal esneklik’ sürecinde de yerini almaktadır.”
© 2021 HAK-İŞ Konfederasyonu